İnsanlara bir şeyler verdiğiniz sürece onlar üzerinde hakimiyet kurabilirsiniz, ama bir kişinin her şeyini alırsanız o kişi üzerindeki hükmünüzü yitirirsiniz.
Bizim gibi korku egemen kültürlerde kartları tamamen açık oynamak da insanlar üzerindeki hükmümüzü sınırlar... bizde saygınlığın esası sevgi değil otoritedir.
Bugün klinige bir anne geldi. Anne 15 yaşındaki kızının kitap okumasından inanılmaz derecede rahatsız olduğunu onun kitap okumasına tahammül edemediğini belirtti. Kızının iki güne bir kitap bitirdiğini kitap almaktan rahatsız olduğunu söyledi. Kızı adına danışmanlık talep etti.
Gerçekten bu nasıl bir zihniyet anlamıyorum. Kitap okuyan çocuğundan rahatsız olan bir anne 😱 Nasıl bir çocuk istiyor acaba ?
Uyuşturucu kullanan
Eve gelmeyen
Hedefi olmayan bir çocuk mu ?
Yazık..
Çocuğun zihnine zararlı fikirler yerleşeceği obsesyonuna kitapları yırtarak kompulsif davranış gösteren bir OKB olabilir mi hocam 😂 bu tarz bireysel bir hastalık olarak bakmak istiyorum çünkü öyle değilse toplumsal bir zeminden türeyen düşünce kirliliği mevcuttur ki bu daha tehlikeli.
Ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim. Ben bir cüce çocuk sevdim sende sıska. Şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim. O rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerdeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bardak gibi atılmayı beklemeni, serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozlarını sevdim. Dokunamadım sana. Parmakuçlarım neşterdi çünkü. Kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken
Bir nedeni yok ...
Yalnızca
Öptüm
Pencereden azıcık gün ışığı içeri giriyor. Öyle az ki güneşin batmasına beş bilemedin on dakika var. Sabahtır zonklayan başının ağrısı aldığın ağrı kesici ile tatlı tatlı geçmeye başlamış. Bunu hissediyorsun tatlı bir geçiş bu. Güneş batıyor, baş ağrının geçmesi ile yavaşça gözlerini kapatıyorsun. Göz kapağı denilen şeyin ağırlığını düşünüyorsun. Acıların da böyle. Acıtanlar avutanlardan sonra geliyorlar ve artık gelmelerinin anlam ifade etmeyişinin yorgunluğu var üzerinde...
Her yara boyuttan ve özellikten bağımsız özel bakım ister. Bakılmazsa küçücük bir yara bile tüm bedeni çökertebilir. Nasıl ki bedendeki bakılmamış çiziğin enfeksiyon kapması ateş yükseltip, halsizlik yaparsa ruhtaki yara da yorgunluk, yaşama azminde kayıp meydana getirebilir. Korkarım lokal yara bakımı aşamasını çoktan geçmişsiniz hanımefendi; sistemik tedavi gerekiyor... Sistemik enfeksiyon ateşi dinlenmekle geçmez.
Nabza göre şerbet vermektir. O zaman, o an neler geçerli ise onlara uyum sağlamadır. Birbiri ile etkileşim halinde olan bir grubun, sistemin ortak çıkar ve görüşlerinden meydana gelir. Aslında nerden bakıldığına bağlı. Kelime köken olarak marangoz gibi zanaatkârların dik açıyı almak üzere kullandıkları gönye için kullanılan “norma” kelimesine kadar geri gider. Sosyolojik olarak başka, felsefik olarak başka, psikolojik olarak başka açıklanır. Ortak kanı ise -bence- olağan olmayandır. Olağan, olması gereken, mutlak bir kanı da olmayacağına göre kavram baştan aşağı çöptür.
Normal= Kime göre ? Neye göre ?
Normalliği bir kavram olarak kabul edip haliyle de bunun evrensel niteliğini sorgulayıp çöp demek ne derece doğru olur tartışılır. Zira kavram başlı başına farklı disiplinlerde farklı farklı ifade ediliyor sadece sosyoloji felsefe değil; fizik, kimya gibi pozitif bilimlerin de gelişimsel düzeylerine göre değişse de 'normal' anlayışları mevcut. Ve bunlar da tümüyle 'olağan dışı olmayan' tanımınızla bir uyum gösteriyor.
-Dostluk nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
-Evet, diye yanıtladı Çingene kızı; kardeş gibi olmaktır, tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirlerine dokunan iki ruh gibi.