"Kar yatağında durgun birini anımsıyorum
Son çağrısında eğildi melekler huzuruna
Kutlu yüzüne yakışacak soyut kanatlarında
İpek tellerin örgüsüyle kainatı
Yazgısında yaşlı yazıyla verildi sonsuzluğa"
Bir şefin sesinde dâr eder bu sözler hepimiz utangacız
Azap nefsimde saklanırken ateşim kaynıyor cennet bana umarsız
Koyu dehlizden geçer gibi sıkışıktı çağrılar bana
İnce tellere çamur attım, beni uyuttum, ölüyor yüzlerce mil uzakta
Sanrısız gün yoktur, herkes ağlıyor, başımda bekliyor
Korkularım masada, huysuz mahlukların akşam yemeği oluyor
Yıkık bir odada duvarlara resim çiziyorum
Onların karnı doyarken loş ışıkta biraz daha eksiliyorum
Biraz daha rutubet siniyor, ayak sesleri artarken bu yazıya
Gökler kızıyor, cam patlarken kar taneleri konuyor kucağıma
Pazen bir örtüyle pencereyi kapatırken
Yitik masumluğuma kirli imzalar atıyorum
Gözyaşım yetmez, bağışlanmak için kusurum fazla