Mevlânâ’ya göre bir şeye sahip olmanın, bir şeyi elde etmenin öncelikli şartı; o şeye ihtiyaç hissetmektir. Ancak buradaki ihtiyacın; her insanın, bir çok şeye muhtaç olduğunu söylemesi şeklinde yüzeysel ve sözel bir ihtiyaç olmadığını tekrar belirtmeliyiz. Bahsedilen hâl; insanın, ihtiyaç duyduğu şeye yönelik varlığının yaptığı bir tanıklık ve motivasyondur. Mevlânâ, bu hususu Hz. Meryem’in durumunu örnek göstererek şöyle ifade eder:
Allah, göklerden, yerlerden, ârazdan, âyandan ne verdi ve her ne yarattıysa hepsini de ihtiyaca karşılık vermiş,ihtiyaca mebni yaratmıştır. Bir şeye muhtaç olmalı, o ihtiyacı elde etmeli ki Allah da ihsan etsin. “Allah, bunalan,zarûte düşen kişinin duasını kabul eder.” buyrulmuştur.Çünkü bunalma, bir şeye hak kazanmış olmanın şahididir
Küçücük bir bebek olan İsa’yı dile getirip konuşturan, Meryem’in derde düşüp niyaz etmesidir.(Mesnevi,c.3,b.3204)
Mevlânâ’nın verdiği misâller ile ihtiyaç hâlini tanımlarsak ihtiyaç; görülecek şey için göz olmak, duyulacak şey için kulak hâline gelmektır dıyebiliriz. Binâenaleyh bahsedilen ihtiyaç hâlini; elde edilmek istenen şeye hazır ve lâyık olmak şeklinde tanımlayabiliriz. Mevlânâ, bu hususla ilgili şöyle der:
“Bütün boş ve güzel şeyler, gören gözler için yapılır.
Çenk enstrümanının, zîr ve pes nağmeleri, bir sağırın: hissiz kulağı için ne vakit terennüm edilir.?
Cenâb-ı Hakk, miski boş yere güzel kokulu yaratmadı? (Elbette) Koku alabilen için yarattı; alamayan için değil.(Mesnevi,c.1,b.2383-5)