Kendimi, önünde yemyeşil bir ova olan evimin verandasında, sallanan sandalyeme oturup, hemen yanımdaki sehpanın üzerindeki radyoda Henry Mancini'nin 'dear heart' ı çalarken, Watanabe'yi, Naoko'yu, Kizuki'yi, Reiko'yu, canım Faşo'yu, Nagasava'yı, Hatsumi'yi ve Midori'yi düşünürken bu incelemeyi yazarken hayal ediyorum.
Sıcak, hüzünlü, müzikle