Klasik Lovecraft yani zamanında inanılmaz bir korku kültü oluşturmuş bir yazar için eleştiri yapmak çok zor lakin yazarın çevre betimlemeleri her hikayesinde o kadar detaycı ve bir o kadar da tekrarcı ki insanı bıktırıyor yinede okumayı bıraktırmıyor.
Bir de Lovecraft evreninde her yaratık kötücül, her yaratık habis, hemen hemen hepsi başka bir boyuttan, gezegenden gelmiş; daha yaratık görünmeden yada herhangi bir kötülüğü bile olmadan hakkında direk en kötü duyguları aktarıyor yazar, bir tane bile iyi uzaylı karakter yok Lovecraft için.
Bilge insanlar ona basit hayallerinin çocuksu ve sığ olduğunu söylemişti ve o buna inanmıştı çünkü gerçekten de öyle olabileceklerini düşünmüştü. Hatırlayamadığı şey ise gerçeklikte yapılanların da en az o kadar çocuksu ve sığ olduğuydu.
Dünya edebiyatına eleştirel bir göz ile bakıldığı takdirde en kült romanların karakter unsuru etrafında şekillendiği gerçeği apaçıktır. Bacağını uğrunda kaybettiği bir balinayı intikam almak üzere açık denizlerde köşe bucak arayan Kaptan Ahab’ın evrene çaresiz yakarışı , geçmişte yaptığı bir hata üzerine vicdanı ile ruhen ölüm kalım mücadelesi
İçeriğindeki bazı hikayeleri gerçekten derinden etkileyen ve gözümde canlandıran, beni yarattığı dünyanın içine çeken bir girdap olarak nitelendirebilirim. Beğenmediğim hikayeler de oldu elbet ama beğenmediklerimin bile niteliği yüksek hikayeler. 18 hikayenin hatırlayıp da çok sevdiğim iki tanesi en ön plana çıkıyor. "Uzayın Ötesinden Gelen Renk" ve "İki Siyah Şişe" adlı iki hikayeyi okurken kendinizden geçebilirsiniz. Kesinlikle okunması gereken bir yazar. 3.kitaba geçmek için sabırsızım.