Bu kitabı okurken ana karakterimizin umursamazlığı beni deli ediyordu. Bir insan nasıl bu kadar umursamaz olurdu? Hayattan umudunu kesmiş ve zevk almıyor diyemeyiz tam olarak. Çünkü deniz veya sahil kenarında hayattan zevk aldığını hikayede görüyoruz. Ve işlediği suçu da işlerken neden işlediğinin de anlamadım. Kendini savunmak varken bile hala umarsızca takılıyordu. Lakin cezasından önce yanına gelen rahiple konuşurken aslında derinlerde bir yerde duyguları olduğunu ve birazcık da olsa hissedebildiğini görebiliyoruz. Kitabın sonunda baya bir şeyler anlatıyor ana karakterimiz yani aslında içini döküyor, duygularını dışa vuruyor diyebiliriz. Lakin anladığımı pek söyleyemem.
Şahsımca ana karakteri aptal olarak görüyorum. Buna şöyle bir örnek vereyim ; bir trenle yolculuk yaptığınızı düşünün ve mükemmel manzaralar içerisinde yolculuk yapıyorsunuz. Eğer o manzaraya bakmak yerine telefona bakarak hayatınızda 1 kere deneyimleyeceğiniz o anı bu şeyle bozuyorsanız kim olsa size aptal derdi.