Serinin ikinci kitabının (Yeşil Peri Gecesi) yarısına geldikten sonra şapşallığımı farkedip birinci kitaba dönmüş oldum. Dolayısıyla aslında en büyük spoilerı bilerek devam etmiş olsam da merakla okudum.
Kitap aslında ilk olarak 1999 yılında yayımlanmış, sonrasında yazarın tekrar düzenlemesiyle 2004'te yeniden okuyucuya sunulmuş.
Aile ilişkileri, drama, kıskançlık, insanın kendi ile yüzleşmesi, korkaklık etrafında dönüyor aslında. Bir yerde kaba tabirle sanki bir aile dedikodusu dinlermiş gibi hissediyorsunuz. Bu da okuyucuya merak duygusu veriyor, akıcı şekilde okuyup kısa sürede (her ne kadar benim elimde görece uzun süre dursa da) bitirebiliyorsunuz.
Bazen aynı mekanda bulunduğum insanların aklından ne geçiyor, kim bilir ne derdi tasası var, nasıl birisi diye düşünürüm. Tam o anda, o dakikada. Bu tren yolculuğu da bana sanki bu sorumun ütopik bir cevabını vermiş oldu.
Bir de eğer minik bir karşılaştırma yapacaksam Dünya Ağrısı kitabında gördüğüm " düzenini bozmaktan korkan, kabuğunu kıramayan insan-lar" burada da karşımıza çıkıyor. O kitaptaki kadar etkinlenmedim ya da oradaki kadar derin bulmadım ama sevdiğim, tavsiye edebileceğim bir okuma oldu. İkinci kitabın geri kalan yarısı beni bekler artık: )