"Tanrım,değiştirilebilen ve değişmesi gereken şeyleri değiştirme cesaret ve gücünü; değiştirilemeyecek şeyleri olduğu gibi kabul etme olgunluğunu ve ikisi arasındaki farkı anlayabilecek bilgeliği bana ver."
Vernon adında Amerikalı bir fizyoloji profesörü Nobel ödülü almış. Öğrencilerden biri, ödülden sonraki ilk derste, hocaya şu soruyu sormuş: "Fizyoloji alanında bu ülkede üç binin üzerinde bilim adamı var. Bu kadar bilim adamının arasında bu ödüle niçin siz layik görüldünüz? Sizi diğer bilim adamlarından ayıran özellik ne?"
"Profesör yüzünde bir gülümsemeyle şu cevabı vermiş:
"Hepsini anneme borçluyum. Diğer çocukların anneleri, onlar okuldan dönünce, "Söyle bakalım, öğretmenin sorularına iyi cevap verebildin mi?" derken, beni. annem,
"Vernon, bugün öğretmene iyi bir soru
sordun mu?" diye araştırırdı. Ben niçin Nobel ödülü aldım? Beni diğerlerinden ayıran özellik ne? Bunu soruyorsunuz, değil mi? Beni diğerlerinden ayıran özellik, benim diğerlerinin sormadığı soruları Sormam ve sormaya devam etmemdir!"
Sora sora Bağdat bulunur,' sözü bizim kültürümüzden çıkmış olsa gerek. Çünkü yollara gerekli işaretleri koyma gereği duymamamızın bir nedeni olmalı. Bilinçli bir neden değil, ilişki kültürü içinde olayları algılama ve değerlendirmemizden kaynaklanan bir neden. Bizim kültürün temel niyetliliği insanların birbirine muhtaç olduğu bir dünya yaratmak. Her şeyin açık seçik belirgin olduğu, kurallara göre işleyen bir ortamda bu niyeti gerçekleştiremezsiniz. Yol işaretlerinin olmaması, insanları birbirine muhtaç kılar.
'Sora sora Bağdat bulunur.' Burada kritik farkındalık sormak.
Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır; kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir. Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur; içeriye bakan uyanır, kendisini keşfeder.
(CARL Jung)