“..Bir şey yapmak istiyorum, onu yapıncaya veyahut elde edinceye kadar deli divane oluyorum, ama yaptıktan sonra yapmış olmakla yapmamış olmak arasında bir fark kalmıyor..”
“..İşte bu yüzden, bu şehirde ben her gün kendimi defalarca öldürürüm. Bomba olur patlarım; kulesinden, köprüsünden aşağı atlarım. Elimde bir bıçak her yerime saplarım. Tavandaki bütün ipler kendimi asmam için sallanır. Arabalar önlerine atlamam için yol alır. Denizinde, lağımında, çöpünde kimliksiz cesedim. Kimsesizler mezarlığında daracık çukurlara sığar dev cesaretim..”
“..Geceleri ben ağır, çok ağır bir taşın altında uyurum. Gündüzleri hafif, çok hafif bir yaprağın ucunda yaşarım. Gece beni taş ezer. Gündüz rüzgar devirir. Kanadıkça kanarım. Hayallerimi o yüzden kanla yazarım..”
“..Size bir sır vereyim..
Hep aynı kadın ölecek..
Hep aynı kadın doğuracak..
Hep aynı kadın kaçacak..
Her şey birdir..
Her şey birdir..
Her şey birdir..
O kadın.. o aynı kadın.. külliyen delidir..”
“..Şimdi ben yalnızım. İstanbul yalnız. Konyaaltı yalnız. Sevgi, yoksul. Öfke, aptal. Merhamet, kimsesiz. Şimdi hepimiz, elimizde ölü bir dünya, koşa koşa bütün iyilikleri unutmaya çalışıyoruz..”
“..Yalnızlıkta ot bitmez, dedim. Ayrılığın evi yok, dedim. İnsan ölülerini sevmezse yaşayamaz, dedim..
..Herkes, ücrasında bir incinmiş zaman, bir yaşama arzusu, bir sevme korkusu, uzanıp yanındakinin elini tuttu..”
“..Evet, yaralayan ölene dek yaralanmıştır..
Yazık, dünyanın ortasında elindeki özür cümlesiyle kalakalan yoldaşımıza, yazık, kendini bile sevmeyi bilmeyen bize..”
“..Önce insana inanıyor insan. Sonra harflere, seslere, renklere. Akşamlar herkesi alıp götürürken sessizce büyüyor. Sabahlar bütün yatakların yaprak dökümü. Anne uzun ağlıyor. Baba tenhalar evliyası. Bahçe ilk harfimiz, akasya hayal, kaysı sonsuz bir kader. İnsan erken öğreniyor gözyaşını. Harfler ıslanıyor. Renkler terk ediyor. Sesler çok eski bir mezar..”