Mihriban Karadağoğlu

Julia'nin gördüğüm en güzel fotograflarından biri, bebeklik fotoğrafı (gülüşmeler). Bazen bir kadındaki küçük kızı bulmak gerekir. Bu sanıldığından da karmaşık bir şey, gerçekte onu annesinden çalmak söz konusu çünkü. Neşideler Neşidesi'nde aşkın ölüm kadar güçlü olduğu söylenir. Bu beni çok etkiliyor. Seversem, ben de ölüm kadar güçlü olacağım ya da ölümü mü yenecegim? Stendhal kesinlikle şaşırtıcı bir cümle yazmış, öylesine, bir hamlede: "Aşk benim için hayatımdaki işlerin en büyüğü, belki de tek işim oldu." Mezar taşına kendi yazdığı İtalyanca ithaf yazısını bilirsiniz: "Yaşadı, yazdı, sevdi" Aşk bilmeyi geliştirir. Neyi bilmeyi? Bakın, şu kelimeyi kullanıyorum... aman canım. Büyüyü! Evet evet. bu bir büyü, büyüye benzeyen bir şey. Oysa büyülü insanlara her gün rastlanmıyor ama yine de var. Shakespeare, biliyorsunuz, o bir büyü; İşte bakın. Bunu çok fazla söylememek lazım ama gerçekten de aşk büyü yapmaktan ibarettir. Beyaz büyü elbette; kara büyü olursa korkunç felaket. Bu var: Periler var, büyücüler var. Ben perileri tercih ederim.
Reklam
Aşk, dilde yorulmak bilmeyen bir arayış içindedir ve ben size aşkın ancak o ikili arasındaki anlatılamaz, adı konmayan şeyi söyleyebilme kapasitesiyle tutunduğunu, ancak bu şekilde var olabildiğini düşünmenizi öneriyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
...uzlaşmaz olduğu kadar deli dolu da olan bir yüreğin görünmez yalnızlığını taşıyor.
Kadınla erkek birbirine yabancıdır. Oysa iki yabancının özgürlüğünü üstlenen çift gerçek bir savaş alanı haline gelebilir. Uyum sağlama ihtiyacı da buradan geliyor. Sadakat yabancılığın bir nevi uyumlulaştırılmasıdir. Eğer ötekinin de sizin kadar yabancı olmasına izin verirseniz, uyum geri gelir. Yanlış notalar senfoni öğelerine dönüşür.
Reklam
Aşkta birbirinden ayrılmaz iki bileşen vardır. Kafa denkliği ve istikrar ihtiyacı ile arzunun insanı sadakatsizliğe götürebilen dramatik gerekliliği.
I. Sevginin Özellikleri
Sevenin, sevgilisinde mutluluk bulduğundan kim kuşku duyabilir? Oysa sevginin bazen çok acıklı, ölüm kadar acıklı -yüce ve ölümcül bir işkence- olduğu da kuşku götürmez. Dahası var: Gerçek sevgi, kendini bir bakıma çekebildiği acılar ve ıstıraplarla belli eder; en iyi bunlarla ölçülür ve hesaplanır. Seven kadın, ilgi görmemektense, sevgilisinin kendisine çektireceği acıları yeğler. Portekizli rahibe Mariana Alcoforado'nun, vefasız sevgilisine yazdığı mektuplarda şöyle tümcelere rastlarız: "Bana yaşattığın mutsuzluklar için yüreğimin derinliklerinden teşekkür ediyorum sana; seni tanımadan önce yaşadığım sakin günlerden nefret ediyorum.
Sayfa 9-10Kitabı okudu
I. Sevginin Özellikleri
... sevgiyle arzu arasında bir ayrım gözetmek için daha sağlam ve daha ince bir neden vardır. Bir şeyi arzu etmek, kuşkusuz o şeye sahip olmaya doğru ilerlemek demektir ("sahip olmak" burada bizim bir parçamız olmasını istemek anlamındadır). Bu nedenle arzu, doyurulur doyurulmaz söner, doyumla birlikte sona erer. Oysa sevgi sonsuza dek doyumsuz kalır. Arzunun edilgen bir özelliği vardır; bir şeyi arzu ettiğimde, aslında arzu ettiğim şey o nesnenin bana gelmesidir. Yerçekiminin merkezi olarak ben, her şeyin benim önüme düşmesini beklerim. İleride göreceğimiz gibi sevgi, arzunun tam tersidir, çünkü baştan sona etkinliktir. Sevgide, nesnenin bana gelmesi yeriben nesneye giderim ve onun bir parçası olurum. Sevgi eyleminde iki kişi kendilerinin dışına çıkarlar. Belki de doğanın insana, kendisinin dışına çıkıp başka bir nesneye yönelme olanağını tanıdığı en yüce etkinliktir sevgi. O bana doğru gelmez, ben ona doğru çekilirim.
Dörtnala sürüyordu atını gururla, bir akşam. Bir Peri göründü, dile sığmaz, akıl almaz güzellikte dahası. Değişik ve karmaşık bir aşk! sözle anlatılmaz, dahası dayanılmaz bir mutluluk! muştusu vardı Peri'nin yüzünde ve davranışlarında. Hükümdar ve Peri ola ki tam sağlık içinde yok olup gittiler. Nasıl ölmesinler? Birlikte öldüler uzun sözün kısası. Ama sarayında öldü Hükümdar, vâdesi gelince, doğal ölümle. Hükümdar, Peri'ydi. Peri de Hükümdar. Bir seçkin müzik eksikliği var tutkumuzda.
Sayfa 111 - IlluminationsKitabı okudu
Kavuştu işte bir daha! Neye? -Sonsuzluğa. Güneşe karışmış denizdir Sonsuzluk.
Sayfa 87 - Cehennemde Bir MevsimKitabı okudu
Reklam
Bilim ve sabır Ve işkence, istemediğin kadar.
Sayfa 87 - Cehennemde Bir MevsimKitabı okudu
Yazgımız bu bizim, bizim yazgımız, iyiliksever yüreklerin... Yazık! Çalışan bütün insanların ona sayıklamaların gülünç oyuncakları gibi göründüğü saatler vardi; berbat gülüşüyle gülerdi, uzun uzun. Sonra, bir genç anne tavrı takınırdı, bir abla. Kurtulabilirdik, daha az yabanıl olsa! Ama öldürücüdür sevecenliği de. Kölesiyim onun. -Ah! deliyim ben!
Sayfa 79 - Cehennemde Bir MevsimKitabı okudu
İki iyi çocuk olarak görüyordum bizi, hüzün cennetinde özgürce dolaşabilen.
Sayfa 77 - Cehennemde Bir MevsimKitabı okudu
"Duygulu taşra ağzıyla, pişmanlık getiren ölümden söz eder bazan, hâlâ varolan mutsuzluklardan, yorucu işlerden, yürekleri paralayan gidişlerden söz eder. Kafa çekip sarhoş olduğumuz batakhanelerde, çevremizdeki şeylere bakarak ağlardı, yoksulluğun hayvanı. Karanlık sokaklarda ayağa kaldırırdi ayyaşları. Kötü bir anne sevecenliği vardı küçük çocuklara karşı yüreğinde.-Alır başıni giderdi, sevimliliğiyle din dersine giden küçük bir kızın.-Her konuda bilgiliymiş havası atardı, tecim işlerinde, sanatta, tip konusunda. -Peşinden giderdim, böylesi gerekirdi!"
Sayfa 75-6, Cehennemde Bir MevsimKitabı okudu
"Utancı bir övünce, zulmü bir güzelliğe dönüştürürken dinliyorum onu..."
Sayfa 75 - Cehennemde Bir MevsimKitabı okudu
5,3bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.