Çokça methini duyduğum ve nihayet okumayı tamaladığım Puslu Kıtalar Atlası için kocaman bir alkış
Bugüne kadar Türk yazarlardan okuduğum en acayip ilk ve sanırım tek roman bu eser olacak.
Eser, 19. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu'nda geçen, gizemli ve fantastik bir macerayı anlatıyor. Evet ama ne anlatmak! Sanırsınız o dönemde yazılmış. İhsan Oktay Anar öyle bir tarihi roman yazmış ki yani bu romanı yazmak için kaç bin tane tarih kitabı okumuş ve bu okuduklarını nasıl hayal etmiş ki böyle bir eser ortaya çıkarmış gerçekten hayran kalmamak mümkün değil.
Romana girişte Osmanlıca ya da eski Türkçe kelimelerin fazlalılığı yüzünden bir süre sözlük kullanmak durumunda kaldım ama çok iyi oldu nefis kelimeler öğrendim. Ve bir süre sonra aktı gitti zaten gerek de kalmadı. Artık anlamını bilmesem de kendiliğinden biliyormuşum gibi okumaya başladım. Kitap birbiriyle bağlantılı ama tamamen birbirinden bağımsız olayların kurgusu nedeniyle Ahmet Ümit'in Masal Masal içinde romanını anımsattı. Masal içinde Masal okudum gibiydi ama sonu gerçekten bu nereye varacağını kestiremediğim masalları öylembir bağladı ki bir süre gülümseyerek kitaba bakakaldım.
Eğer başlarda pes etmezseniz nefis bir kitap okuyacağınızı garanti ederim.
Eğer tarihî ve fantastik öğelerin iç içe geçtiği, derin felsefi temalar barındıran ve zengin bir dil kullanımıyla yazılmış eserleri seviyorsanız, "Puslu Kıtalar Atlası" sizin için biçilmiş kaftan.