Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Senanur

Senanur
@msanyone_
Erciyes Tıp
8 okur puanı
Nisan 2020 tarihinde katıldı
Üst sınıf insanlar arasında kafası karışık olanların şartlandırmasını bozabilecek türden bir düşünceydi, Egemen İyilik anlamında mutluluğa olan inançlarını yitirmelerine neden olabilir ve asıl amacın daha derinde bir yerlerde, fiziksel insanın ötesinde bulunduğuna inanmaya yönlendirebilirdi. Yaşamın amacının mutluluğun sürekli kılınması değil, bilincin yoğunlaştırılması ve arınması, bilginin zenginleştirilmesi olduğunu düşünmeye itebilirdi insanları.
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley
7.7/10 · 60,5bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Henüz öğrenciyken bile müşfikane yaklaşımı etrafını kuşatan sevgi haleleri dualarla kendisine geri döndü. Hastaya sadece hastalığı üzerinden bakmaz bütün hayatını gözden geçirerek en uygun yöntemi uygulardı. Bir keresinde kimsesiz yaşlı bir erkek hastasının evde bakımının gerektiği gibi yapılamayacağını bildiğinden yatışını uzatmış ama nöbetçi olmadığı bir günde çıkış verildiğini görünce de çok üzülmüştü. Yine bir hastasını dünyayı terk edeceği vakitlerde yalnız bırakmamak için mesaisinden sonra Harbiye'deki evine kadar gitmiş, ailesi diğer odada eğlenirken o dualarla ahirete uğurlamıştı.
Evvela hastanede her hastayı muhakkak dolaşır, şikayetini öğrenir, ona göre ilaç verirdim. Bu onlara moral olurdu. Hasta ayırmam, seçmem. Bir gün, yine nöbette hastaya bir ilaç vermiştim, ertesi gün Doktor Bey "Akşam hastaya ne verdiniz? Çok rahat etmiş demişti." dedi, verdiğim ilacın adını söylediğimde "Allah Allah ben onları her zaman veriyorum ama bu gece çok rahat etti." dedi. Yani hasta doktoruna itimat etmeli, onun gözlerindeki bakışı bile insanı tedavi eder.
Reklam
Sizin vaadiniz var mı? İnsanlara yardım etmek ama yalnız doktor olarak değil o zaten görevim. Mesela şimdi Beykoz'dan geliyorum, orada akrabadan bir hanım alakaya muhtaç, ben de yanına gittim. Onun gibi yardım işte. Ayrıca aile büyüklerine iyi hizmet etmek, benden yardım isteyen herkese elimden geleni yapmak ve hiç hayır dememektir.
Babamın evvela talebesi, Paris'ten geldikten sonra da dostu olan Nurettin Topçu'nun da müstesna bir yeri vardı. Her hafta hocasını ziyaret eder, ilmi meseleleri müzakere ederlerdi. Bir keresinde inandığı davaları hararetle anlatırken karlı soğuk havada 'karın üstünde terledim' demişti.
Babam çok doğru bir adamdı ama insanlar iki türlü doğru olur; biri ip, biri sopa gibi derlerdi.
Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka karşı çıkan olur çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir. Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık.
Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli, çok dilli bir toplumdan hepsi birbirine benzeyen bir Türk ulusu yaratma çabası, böyle zorlamaları da beraber getiriyor işte. Devlet bu yüzden Türk kimliği üzerinde bu kadar hassastı. Çünkü yine ağabeyimin deyimiyle, biz diğer mevcut uluslar gibi kendimize bir devlet yaratmamıştık. Yani tam olarak bir ulus-devlet değildi kurulan, devlet kendine bir ulus yaratmıştı.
Reklam
Maximilian Wagner devam etti: Barbar, eski Yunancada yabancılar için kullanılan bir kelimeydi. Yabancı anlamına gelirdi. Yunanlı olmayan herkes, özellikle de Persler ve Asya halkları barbardı. Bu kelime Avrupa tarafından benimsendi ve Avrupalı olmayanlar için kullanılmaya başlandı. Başlangıçta kelimenin kötü bir anlamı yoktu. Mesela, Bodrumlu hemşehriniz Herodotos kitabına şu iyi niyetli satırlarla başlar:'.. İnsanoğlunun yaptıkları zamanla unutulmasın ve gerek Yunanlıların gerekse barbarların meydana getirdikleri harikalar bir gün olsun adsız kalmasın..' Bakın barbarların yaptığı harikalardan bahsediyor. O zamanların anlayışı buydu ama zamanla önyargılar, kelimeye bugünkü barbar anlamını yükledi. Bildiğiniz gibi, bu anlama uygun düşen, 20. yüzyılın en büyük barbarlıkları da Avrupa kültürü ya da Avrupa kaynaklı kültürler tarafından sergilendi.
Kim bilir, belki tüm insanların dünyadaki tek amacı istediğini elde etme sürecinde yatar. Başka bir deyişle, insanın varlığının amacı her zaman iki kere ikinin dört ettiği gibi kesin formülle ifade edilmesi gereken o elde edilecek şey değil, hayatın kendisidir. Çünkü böylesi bir kesinlik hayat değil ölümün başlangıcıdır. İnsan bu matematiksel kesinlikten her daim korumuştur, ben de şu an korkuyorum. İnsanın bu kesinliği aramaktan başka bir şey yapmadığı doğrudur. Okyanusları aşıp bu uğurda canını feda eder. Oysa sizi temin ederim ki başarılı olmaktan ve onu gerçekten bulmaktan dehşet duyar. Onu bulduğunda artık arayacak bir şey kalmayacağını düşünür.
"Mesela siz, insanı eski alışkanlıklarından kurtarıp iradelerini bilim ve sağduyuya uyacak şekilde düzenlemek istiyorsunuz. Ancak, bunun mümkün ve makbul olduğunu nereden biliyorsunuz? Ayrıca, insanın eğilimlerinin düzenlenmesi gerektiği sonucuna nereden vardınız? ... Meselenin köküne inmek gerekirse mantık ve aritmetiğin garanti ettiği sonuçları olan, sıradan çıkarlara ters düşen şekilde davranmamanın, kesinlikle her zaman insan yararına olacağını ve bunun insanlık için kural olması gerektiğine neden bu kadar ikna oldunuz? Bu, şimdilik sadece sizin varsayımınız. Mantığın kuralı olabilir ama insanlığın değil."
65 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.