Hamsun dünyevi zevklerin bizi manevi açıdan nasıl körelttiğini, çevremize ve insanlara karşı tepkisiz bırakıp adeta zehirleyip uyuşturduğunu açlık metaforu üzerinden o kadar etkileyici anlatıyor ki kitap boyunca psikolojik olarak açlıktan öğürme isteğimi bastırmak zorunda kaldım.
Anlatıcı, ya da kendine hitap ettiği şekliyle Andreas Tangen, kitap boyunca açken çevresinde olan bitene ve insanların duygu ve düşüncelerine karşı özel bir duyarlılık gösterirken tok olduğunda tamamen dünyevi zevklere endeksli oluyor ve yazı yazma konusunda da oldukça verimsizleşiyor. Bu aslında Hamsun’ın “dünyevi zevklerin bizi ne kadar körelttiğini, hissiyatımızı ve maneviyatımızı içimizden çekip aldığını ve insanlarla çevremizde olan bitene gözümüzü kapattırdığını” anlatma şekli, bir metafor.
Aynı şekilde Andreas Tangen adı da bir metafor. Aslında anlatıcının gerçek adını asla öğrenemiyoruz, kendisi uyduruyor bu ismi. Çünkü bize verilen isimler ve unvanlar hep dünyevi hayatımız için önem arz ediyor, manevi değeri yok.