Mehmed Uzun'un Türkçe yazdığı tek kitap. Bu kitap yüzünden yargılanıp beraat ettiğini de öğrenmiş oldum. On tane denemeden oluşan kitaptaki denemeler sırayla şöyle;
"bizim olmayan gökyüzleri" demir özlü
nar çiçekleri
welatê xerîbiyê - bir hüzündür ayrılık
şiddet ve kültürel diyalog
çokkültürlü toplum
kan kanla
Sevgili Ape Musa, Kürt gençlerinin sevimli amcası , acılı tarihi
mizin genç delikanlısı , bilirsin, yüzyıllardır yoksul ve çileli gecelerimizi zenginleştiren, senin de çok sevdiğin ünlü Meme Alan
destanımızda, dünya güzeli üç kız var. Ülkemizdeki hüzün ve
kederi, biraz da olsa, sevince ve mutl uluğa çevirmeye çalışan aydınlık üç kız; periler padişahının alımlı ve iyiliksever kızlan ;
Tavbanu ( Güneş Sultan),
Heyvbanu (Ay Sultan) ve
Sterbanu ( Yıldız Sultan).
Bilirsin, insanın ve insanlığın uykuda olduğu bir
gece vaktinde, Kürtlerin güzellik simgesi Zina Zeydan'ı , uykuları delmeden, alıp, bulutların üstünden, Kürtlerin iyilik ve mertlik simgesi Meme Alan'ın sarayına götüren, unutulmaz bir aşkın ve ulusal bir eposun doğmasını sağlayan, ışık ve aydınlığın
simgesi bu peri kızlarımızdır.
Mehmed Uzun'un her zamanki gibi yine akıcı bir dille yazdığı deneme türündeki bu çalışması günümüz Orta Doğu sorunsallarının yakın bir açıdan görmemizi sağlıyor. Tekçiliğin ve inkarcılığın dünyanın hiçbir yerinde huzur getirmediği gerçeğini tanıdığımız ve bildiğimiz argümanlar üzerinden açıklayan Uzun, kendi biyografisinden de şahit olduğu
Mehmed Uzun akıcı bir dille yazdığı deneme türündeki bu çalışması Orta Doğu sorunsallarının yakın bir açıdan görmemizi sağlıyor. Tekçiliğin ve inkarcılığın dünyanın hiçbir yerinde huzur getirmediği gerçeğini tanıdığımız ve bildiğimiz argümanlar üzerinden açıklayan Uzun, kendi yaşam öyküsünden de şahit olduğu olayları aktararak anlatımını
"Hatırlarsın, 1970lerde, Diyarbakır'da, askeri cezaevinin yemekhanesindeki büyük sobanın çevresinde, o tutsak gecelere renk katan sohbetlerinde, sürekli, "bu şehir" diyordun, "bu şehir, uğrunda ölünecek bir şehirdir. Kürdün akıl almaz direniş efsaneleri bu şehrin tarihi surlarında gömülüdür. Büyüklerimiz, Şeyh Sait, Seyid Abdulkadir, Doktor Fuat ve daha birçok şahsiyetimiz bu şehrin gecelerinde darağaçlarına gönderildiler ve bir mezara bile sahip olamadan bu şehre gömüldüler. Şu şehir onurumuz ve kimliğimiz acımız ve kederimizdir, bu nehir hüzünlü tarihimizin en canlı tanığıdır."