Günleri ardı sıra koyup uzunca bir yoldan geldim
Heybemde sana dair bir şey olmadan.
Fütursuzca geldim.
Bir yoldan geldim.
Yoldan geldim.
Geldim.
Vardığım nokta mevcudiyetinden çok daha ötesi,
Gaybın peşindeyim inan, senden ırak.
Şuursuzca bekledim.
Vardığım nokta mevcudiyetinden,
Çok daha ötesi.
Ötesindeyim.
Ve bir yol ki bu terk-i masiva,
Yalnızca o'na.
Usul usul...
Gidiyorum.
Henüz doğmuş bir bebek çığlığından hallice,
Öyle anlamsız ama hayat belirtisi gösteren.
Bir yer var, biliyorum; gidiyorum.
Biliyorum, gidiyorum.
Gidiyorum.
Varamıyorum.
SY 16.02.2024
En iyi hükümet , en az hükmedendir.
Aslında kitabın giriş cümlesi, bu makalenin özeti niteliğindedir. Thoreau Sivil İtaatsizlik kavramanin babası görülmekle beraber, sivil itaatsizliğin içeriğini anlatmaktadır.
Sivil itaatsizlik, sivillerin şiddet ya da silah kullanmadan, iyi yönetmediklerini düşündüklerini otoriteye karşı yaptıkları karşı koyuş olarak adlandırılabilir. Sivil itaatsizlik eylemi, aslında hükümetleri hatta devleti de karşısına alan bir eylemdir. En iyi örneği de galiba Mahatma Ghandi'dir. Bir hareket, eylem, devrim niteliğindedir. Kişilerin, kendilerinin farkına varması noktasında; güç karşısında hele ki haksız güç karşısında aldıkları pozisyondur bir nevi.
Sivil İtaatsizlikHenry David Thoreau · Kafe Kültür Yayıncılık · 20162,142 okunma
Biraz sert, inatçı ve ödün vermeyen bir tavır olarak algılanabilir ancak; sadece hak eden ve değerini bilenlere nazik ve düşünceli olmak gerekir. Yani, her değişim daha iyisi içindir; tıpkı bedeni tamamen sarsan doğum ve ölüm gibi.
Günah yüzünüzü bir kez kızarttıktan sonra, alışkanlık yapar, ahlaksızlıktan kayıtsızlığa dönüşür ve sanki kurduğunuz hayatlar için bir gereksinim halini alır.
Bir kez Fante okuduysanız, bir sonraki romanını da okuyacağınızın garantisini verebilirim.
O kadar duru, samimi ve bizi içine alan bir anlatımı, olay örgüsü var ki. Bitmemiş bir roman ama o bitmemişlik bile bir eksiklik olarak görünmüyor gözünüze.
Yine duvar ustası, fakir bir baba, kardeşler, muhafazakar bir anne ve hayalleri olan kahramanın kendisi. Dominic...
Hayatin gerçeklerini tokat gibi yüzümüze vururken, yaşamın ve hayallerin zenginliğimiz kadar olduğunu bizlere bir kez daha hatırlatan bir novella bu. Varsa, paran varsa hayallerin de o kadar yakındır işte. Kız arkadaşın, sana bakışı hepsi bu bağlamda şekillenir aslında. Ne yazık ki böyle. Acıysa da böyle.
Dominic tam da içinde bulunduğu sefalete inat, yeteneğinin farkında bir Beyzbolcu olarak yeni ve kocaman bir adım atmanın peşinde. Hayalini kuruyor. Yapıyor mu yapamıyor mu okuyunca siz görün. Aslında babasının içinde bulunduğu durum, o sert, tutucu babasının içinde bulunduğu durum bile evladının hayallerinin karşısında yumuşuyor.
Ah... Bu samimiyet, bize yakınlık kendini okutmasın da ne yapsın. John Fante okuyun efendim, eminim gününüzü arti ile kapatacaksınız. Belki yoğun bir kasvet, yoğun bir hüzün kalacak damağınızda ama kalacak. Silinmeyecek. En önemlisi de bu değil mi ? Sizde ne kadar yer edinebildiği?