Ben, bilmediğim yerde bilmediğim hayatı olan, hiç görmediğim annemin yanına gelmek için gösterdiğim cesareti, çok iyi bildiğim babamın yanına dönmek için gösterememiştim...
Herkes annesinin kekini, reçelini, sarılıp öpmesini tebessümle hatırlarken, ne gözlerimi dolduran bir anın ne de sana kinlenecek bir davranışın oldu hatıralarımda...
Ekmek için bakkala göndermeye kıyamadığım Ali'm, bu vesileyle de olsa babasının isteğini yerine getirmekten heyecan, bense onun boş şişelerini atmaktan utanç duyardım.
Karagöz olarak sahneye çıktığımda, Hacivat ile ilk atışmamıza başlamadan düzgün takamadığım bıyığımın düşmesi, herkesi güldürmüştü. Salonda annem olsaydı belki ben de gülerdim…
Eriklerin en dolu olduğu dala asmış kendini, bari dökülüp ziyan olmasalar. Biliyor en sevdiğim meyve olduğunu, çocukluğumun bu ağacın tepesinde geçtiğini; biliyor her şeyi bildiği gibi. Ona kolay geliyor anason soluduğu odasında bir sarhoş olmak.
Kanepenin üzerinde ayaklarımı kıvırmış, sigara içiyorum. Dingin havaya rağmen erik ağacının dalları sallanıyor. Turgut’un kolları, rahat vermiyor dallara. Yine ağaca asmış kendini. Cılız vücudu sağa sola savruluyor.