Bugünün kitabı kısa bir sürede okuduğum Hırsız. Nakamura bu kitap ile Japonya'nın en önemli ödüllerinden olan Kenzaburo Oe Ödülü'nü alıp Los Angeles Times Kitap Ödülü finalisti olmuş. Doğan Kitap, Japonca aslından değil Ingilizce çeviriden çeviri ile sunuyor kitabı okura. Bir Mehmet Gürsel çevirisi Hırsız.
Gelelim konuya. Nişimura, Tokyo'da yaşayan ve burada zenginleri gözüne kestirip kalabalığa aldırış etmeden onların cüzdanını çalıp hayatta kalmaya çalışan bir yankesicidir. Ne ailesi vardır ne de arkadaşları. Geçmişte hayatında olan hiç kimse yanında değildir. Ama o bilmese de geçmişi onunla gelmeye devam etmektedir. Karşısına çıkan bir anne ve çocuğu ile meşgulken, hayat ona bir oyun oynar. Ve bu oyunun sonunda yeni bir iş alır Nişimura. Yapacağı hırsızlık hem kaderine hem de hayatına yeni bir soluk getirecektir.
Kitapta benim özellikle dikkat ettiğim şey kader kavramı. Aslında sonu belli olan, kaderi en baştan yazılan birinin hikâyesi mi Hırsız? İster istemez akla şu soruyu getiriyor okuduklarım: Kaderlerimiz biri tarafından kontrol mü ediliyor yoksa kaderimizde biri tarafından kontrol edilmek mi var? Bu soruya cevap bulduğumuz zaman, hayatımızın birçok detayına cevap bulacağız sanırım. Fuminori de belki bu cevabı arayanlar arasındadır, kim bilir. Kısa ve kuşkularla dolu bir kitap okumak isteyenlere Hırsız'ı tavsiye ediyorum.
HırsızFuminori Nakamura · Doğan Kitap · 2017288 okunma
Kitabı şans eseri almıştım ancak okuduğum ilk sayfadan itibaren kitaba bayıldım.
Konunun ilerleyişi, hatıralar, kader bağlantısı... Her şeyi çok beğendim. Çerezlik bir romandan bu kadar zevk almayı beklemiyordum. Yazarın diğer kitabını da temin edeceğim. Biraz konudan bahsetmek istiyorum.
Nişimura bizim baş karakterimiz, yaşı ve görünüşü
“Mutluluk kaledir.
Çünkü mutluluk, senin gibi üzgün ve acı çekenleri görmezden gelebilen, açlığa ve yoksulluğa sırt çevirebilen şanslı azınlığın tadını çıkarabildiği kapalı bir alandır.”
ve bu kapalı alanda debelenmeye mahkum edilebilirsin.
Bunu yaptıklarının karşılığı olarak da düşünme sakın.
Doğumun bile buna sebep olabilir.
Daha konuşamazken,
Ama şurası açıkça belli ki mülkiyet kavramı olmasaydı çalmak diye bir kavram da olmazdı, öyle değil mi? Dünyada açlık çeken tek bir çocuk bile olduğu müddetçe, her türlü servet çalıntıdır.
Gerilim ve abartılı sorumluluk duygusu, insanın kabiliyetinin sınırlarını en üst seviyeye çıkartabilir, diğer yandan, çok fazla baskı uyguladığın takdirde ters tepki yapıp hataya da yol açabilir.