“Sosyalistlik desatiri İslâmiyet’in esasatını bozamaz. Şu medeniyet-i sefihe bozuyor, hem çok pahalı düşüyor.”1 Bediüzzaman bunu mealen şöyle açıklıyor: Medeniyet-i hazıra çok cazibedardır, çok aldatıcıdır, çok donanımlıdır. O sihirli kadın kendini din, namus ve fazilet karşılığında satıyor!
“Sosyalistlik ise basit, sade bir hayatı takdim ediyor. Ona mukabil kimseyi dininden, imanından, namusundan büyük bir hisseyi feda etmek icbar etmediği gibi, kimse de kendinden mecburiyet hissetmez.”2
Bediüzzaman bir misal ile meseleyi daha da açmış:
“İki adam: Birisi seni müşaşaa, cazibedar, eğlenceli bir ziyafete teşriflerle davet eder; diğeri sade bir yerde, basit bir çorbaya seni çağırır. Birincisine, değil cemaat, sünnet, belki namazı da terk edersin gidersin. İkincisine, sünneti de terk etmezsin. Birincisi medeniyet, ikincisi sosyalistliktir.”3