Yazarlık öğretilebilir birşey mi ki? Yaratıcı yazarlık, hipnotik yazarlık gibi çeşitleri bile var.
Bir kere, birine, önce hayatı öğretmek gerekmez mi! Şimdi bu insanlar ontoloji, epistemoloji, tarih, din, sosyoloji, psikoloji bilmeden yazar olacaklar. Gerçi ben niye konuşuyorum ki; Türkiye'deki filmlere bakınca halkın ilime, bilime, hikmete değer vermediği aşikar.
Bütün Türk filmlerini toplasan ve karesini de alsan 1960 yapımı Japon Filmi Harakiri etmez...
Şimdi bir milletin medyası ruh halini yansıtır dersek ki, bu sadece ruh hali değil kültür sevyesini ve bilimsel birikimini de yansıtır, hal'i pür melalimiz ortaya çıkar.
Yazar olunur ama yazar olmak öğretilir bir şey değildir kanımca. Ama iyice erotize ve dramatize edilmiş bir şekilde, çete liderlerinin veya holding sahiplerinin Fakir kızları nasıl becerdiği işlenecekse, doğru; böyle yetişmiş yazarlara da ihtiyaç var. Koskoca Kanuni Sultan Süleyman'ı Hürrem'in cariyesi yapan zihniyet de bu olsa gerek...