Hep söylediğin gibi insan en çok yalnız olunca kendisi. Yalnızsın ama üzülme. Ne demiştin: “ Ama elbette ki yalnız ağaç, birkaç tane ağaçtan daha ağaçtır.”
Hayallerimiz olmasa yaşanan onca hayal kırıklığından nasıl kurtarabiliriz kendimizi, nasıl nefes alabiliriz?
Reklam
Kitap onun hayatının merkezindeydi. Hep biriktirmiş, evinde büyük bir kütüphane oluşturmuştu. Kitap, kutsal bir nesne gibiydi onun gözünde, her gördüğünde içi titremişti. Kitaplarla hayatın bütün gizini çözeceğini, bütün yolları açacağını düşünmüştü. Ama olmamış, kitapların içinde hayatı kaybetmişti. Ya da yığdığı kitaplardan hayat artık gözükmüyordu. Orada, sokakta, kitaptan çıkıp geleceğini beklediği insanların hiçbiri geçmemiş, elinde kitap kalakalmıştı. Ya da geçtiler de o görmemişti. Hayat ve kitap birbirine karışmıştı. Kitaplardan çıkıp hayata adım attığında her şey bir başka şeye dönüşüyordu. Bazen sokağa çıktığında, hangi yaşında, hangi mevsimde olduğunu unutuyor, insanlarla hangi sesiyle konuşacak, hangi duygularla onlara yaklaşacak bilemiyordu. Konuştuğu sesine yabancı, bulunduğu yaşı hatırlamaya çalışırdı. Hayatın epeyce uzağına düştüğünü görmüştü. Artık anlamıştı; kitaplardan hayat gözükmüyordu.
Hayatta, hiç yanlış cümle kurmamıştı, hiçbiri kendisine ait olmayan hep doğru cümleler kurmuştu. Bunlar yıllarca test edilmiş, anonimleşmiş, kitapların, doğru adamların cümleleriydi. Bu yüzden ödünç cümlelerle kurduğu her şeyde, hayatında hep rahat etmişti. Şimdi, belki de ilk kez, kendisine ait bir cümlesinin olmadığını fark etmişti. Tüm bu kelimelerden, yıpranmış, tozlanmış, içi boşalmış tüm bu kelimelerden, aforizmalardan kurtulmalıyım diye düşünmüştü. Yeni bir dilim, yeni doğrularım, bana ait kelimelerim olmalı. Tüm bunlar, içimden, ruhumdan fışkırmalı ve beni temsil etmeli. Çünkü buzları çözülmüş kelime yığınının içinde, bir balçığa dönüşmüş söz yığınının içinde yürüdüğünü fark etmişti. Ateş sandığı kelimelerin bir kül yığınına dönüştüğünü görmüştü. Şimdi o büyük kelimeleri nasıl kullandığına şaşıyordu. Demek ki içinden, yüreğinden gelmediği için kolayca kullanmıştı. Şimdi o duygularla kelimeler arasındaki büyük boşluğu görüyordu. Anlamıştı, okuduğu hikâyelerde kendi hikâyesini kaybetmişti. Hayır, anlatacak tek bir hikâyesi olmamıştı. Geriye ondan bir hikâye kalmayacaktı. Oysa anlatacağı bir hikâyesi olmayan insan ne işe yarardı ki? Artık okuyacağı değil, anlatacağı bir hikâyesi olsun istiyordu, onun peşindeydi.
Her şey sanki bir oyun gibiydi. Evlenmediğini biliyordum. Beni affetmediğini, seni sırtından vurduğumu söylediğini işitiyordum. Ama bu doğru değildi. Gerçek olan şuydu; ben hayata yürümüştüm, sen düşlerine. Sonuçta ikimiz de kaybettik. Ben hayatımı, sen düşlerini...
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.