daha dokunmadan kurudu irem çöllere bir türlü yağamıyorum yeni bir koşunun başlangıcında biraz deprem sonrası biraz şehir hülyası bir kalp yangınından geriye kalan siyah gözlerine beni de götür artık bu yerlere sığamıyorum.
O eski hülyaların sahile vurduğunu Yakama bir muamma taktığım gün hatırla Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında Kaybolan ışıkların gözlerim olduğunu Her seher yüreğimde açan karanfillerin Her akşam ellerimde sararıp solduğunu Nereden bileceksin Kim bilir, belki bir
Reklam
Değerli arkadaşım Hızaloğlu Zihni’ye sevgi ve saygılarımla. Halk türkülerini dinleyiniz; harp türkülerini dinleyiniz, destanları okuyunuz!.. Destanlarda, türkülerde, şiirlerde, bizim olan her şeyde nedendir bilinmez, için için bir ağlayış, yanık yanık bir söyleyiş var!.. Sanki Tanrı, Türk’ü, ağlasın diye yaratmış. Aşk yolunda, dağlar delen
Neden korktuğunu bilmese de korku şu durumda engelleyebildiği bir duygu değildi
Neden bazı şeylerin değeri, kaybedilince anlaşılıyordu ki? Ömür gibi, aşk gibi...
Sayfa 250Kitabı okudu
365 öğeden 431 ile 365 arasındakiler gösteriliyor.