"Hayat sanki benden kaçıyor, nereye gitsem orada her şeyin öldüğünü, kime dokunsam cansızlaştığını hissediyorum, hayatı ve canlılığı bulacağım bir başka yere koşuyorum, benim ayrıldığım yerde sanki hayat yeniden başlıyor ve benim yeni gittiğim yerde her şey ölüyor; hayatın hep benim olmadığım yerlerde yaşandığını düşündüğümden bütün zamanım, bir yerden bir yere koşturarak, hayatı aramakla geçiyor, ama onu yakalayamıyorum; başkalarının yaşadığını ben yaşayamıyorum, bu yüzden birlikte olduğum her şeyden ve herkesten sıkılıp hep uzaklardakini özlüyorum, uzaktakiler hep uzak, yakındakiler hep ölü, benim olmadığım yerlerde insanların neler yaşadığı ise benim için bitmeyen bir merak."
"Savaşlara da çocukları gönderirler, ne olacak. Onlar çabuk ölüyorlar, soru sormadan. Yaşamı bilmediklerinden, ölümü de bilmiyorlar, korkmaları gerektiğini anlamıyorlar."
"Şimdiyse eski dost, bir ölüydü. Paylaşılacak hiçbir şey yoktu. Bütün özelliklerini yitirmiş, dünya kurulduğundan bu yana arkalarında bir iz bırakmadan kaybolan milyarlarca kimliksiz ölüden biri olarak, biçimsiz bir karanlığın içinde kaybolmuştu."