“Bir alimin varlığın iç yüzüne bakışıyla bir şairin kainata bakışı aynı mıdır? İlkinin gerçeği araştırmaya adanmış bakışlarında küçük bir kırgınlık, büyük bir sükunet görülürken, ikincisinin benzersiz bir cennetin hayaline dalmış kararsız bir hüznün, bir ıstırabın varlığına şahit olunmaz mı?”
“-Bak, şu gül bile yalan söylüyor. Öyle taze bir duruşu var ki, mânâsı, ‘Ben solmayacağım, ben ebediyim’den başka bir şey değil. Yarına kadar solacak halbuki, yalan söylüyor.
-Solacağını bilmiyor, dedi, istikbalinden emin.”