Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Nursen
Nursen
@nnnnnksknnnnn
Hiçbir şey bilmediğim, bildiğim tek şey..
İngilizce Öğretmeni
Bursa
105 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Yapısı itibariyle okuduğum en ilginç kitap diyebilirim. 536 sayfa boyunca hiç ara vermeden üçyüze yakın karakterin tanıdık, sağda solda duyduğumuz, şahit olduğumuz, bize hiç de yabancı olmayan hikayesinin nerede ne zaman kesiştiğini anlamadan akıp giden samimi sıcak bir kitap. Dikkatiniz dağılırsa kolayca hikayeden kopabilirsiniz de.
Karadeniz'de bir akıl hastanesi kitabın temel mekanı fakat o mekanla sınırlı kalmayıp geçmişe de gidiyorsunuz. Anlatılan farklı dönemlerin tarihi olaylarına, ince siyasi göndermelere de tanıklık etmiş oluyorsunuz.
Uzun lafın kısası farklı türde bir kitap okumak isteyenler için ideal diyebilirim. Keyifli okumalar..
Ah Maria! Seni okuyup da kendinden bir şeyler bulmayan var mıdır? Bir erkek yazar tarafından yazılmış en güzel kadın karakter olabilirsin ve evet 'Maria Puder olmak' eşittir hayatın ta kendisi..
Kitapta en hoşuma giden özelliklerden bir tanesi yazar Burçin Orhon ile Maria Puder'in karşılıklı konuşma hali oldu. Zaten Sabahattin Ali, karakteri o kadar güzel resmetmişti ki biz Maria'yı yaşayan, kanlı canlı, kendimizden biri olarak görmüştük. Kitabın bu haliyle de Maria'nın gerçekçiliği ikiye katlanmış oldu. Sevilen bir karakteri başka bir bakış açısıyla yeniden hissetmek, onu yeniden anlamaya çalışmak farklı bir deneyim yaşattı.
Kendisini 'yazar' olarak görmeme mütevaziliğini gösteren yazarın aşkla, hayatla ilgili tüm samimi görüşlerinin altına ben de imzamı atarım.
Kitabı elime aldığımda klasik Tess Gerritsen polisiyesi okuyacağımı sanıyordum ama hikaye bambaşka çıktı, çok da güzel oldu. Tam da en ilgimi çeken ll. Dünya Savaşı'nda yaşanan Yahudi soykırımı meselesi hikâyenin özünü oluşturuyor. O dönemde Yahudi bir İtalyan tarafından bestelenmiş bir müzik, o notalarla ilgili gizemli bir durum yaşayan ve bunu çözmeye çalisan Amerikalı bir kadın, aksiyon ve heyecan.. ne ararsanız var kitapta. Dili akıcı, konu da merak uyandırıcı olunca bir çırpıda okunan bir kitap.
Tavsiye kitaplar arasına girdi bile :)
Okur Takip Önerileri
Kişisel gelişim kitaplarına önyargı ile bakan biri olarak, okuduğum bu ilk kişisel gelişim kitabını hiç sıkılmadan, olumsuz eleştiri yapmadan, bu da ne saçmalıyor ya demeden, tüm benliğimle inanarak okudum. İnandım çünkü hiçbir cümlenin altı boş değildi, anlatılan her şey bilimsel verilere dayandırılmştı. Bu kitap için ne desem yetersiz kalacak biliyorum o yüzden sadece tavsiye edebilirim. Okuyun ki kararı siz verin. Benim için bu kitap hayat yolumda dönüp dönüp tekrar okuyacağım, baş ucumdan hiç ayırmayacağım bir rehber olacak.
Hayata bakışımla, inançlarımla örtüştüğü için belki bu kadar sevdim bilmiyorum ama Başak Sayan gibi kendini geliştirmis bir yazarı henüz keşfetmediyseniz bence daha fazla vakit kaybetmeyin. Roman türünde yazdığı kitapları da çok çok iyi. Şimdiden keyifli okumalar dilerim..
Çok uzun zamandır bu kadar eğlenceli bir kitap okumamıştım. Romantik komedi tadında bir film izliyormuşum gibi hissettim. Edebi değeri olmayan kitaplar bana bir şey katamaz diye düşünen özellikle kadın okurlara bu kitabı tavsiye edebilirim. Kitapta; ilişkileri yolunda gitmeyen biri üvey üç kız kardeşin baba evine geri dönüp hayatlarını gözden geçirmelerini espirili, bir o kadar da gerçekçi üç farkı bakış açısıyla görüyoruz. Birbirine çok da yakın olmayan, karakterleri tamamen farklı üç kız kardeşin birbirine destek olurken 'kız kardeşlik' olgusunu yeniden keşfetmelerine de şahit oluyoruz. Okurken kendinizden bir şeyler bulabiliyorsanız, benim de başımdan benzer bir olay geçmisti diyebiliyorsanız o iyi bir kitaptır, illa Nobel ödülü almasına gerek yoktur :)
Not: Abla ya da kız kardeş her zaman sizin en iyi arkadaşınızdır.
Yazarla tanışmam fantastik türündeki 'Duvar ve Adam' kitabıyla olmuştu. Bu kitabı ile farklı bir 'kafa yapısı' olduğunu düşündüğüm yazarın bilim kurgu türündeki "Cydonia" kitabını da ilgi ve merakla okudum. Kitabın tanıtım filminin olması da güzel bir detaydı.
Sanat galerisinde çalışan bir güvenlik görevlisi, yatağa bağlı felçli bir adam ve bakıcısı, Mars'a giden astronotlar ve tabi ki Marslılar dan oluşan dünyanın ve 'evrenin' farklı yerlerinde bulunan karakterlerin nerede, ne şekilde hikayelerinin birleşeceğini tahmin etmek zor bir o kadar da merak uyandırıcı. Bilindik bilim kurgu kitaplarından oldukça farklı..
Bu kitabın filmi çekilse nasıl olurdu diye düşünerek okurken zihnimde güzel kareler canlandı. Daha fazla ilgiyi hak eden bir kitap.
Yazarın işine karışmak istemem ama bir okur olarak düşüncem hikayenin devam edilebilir olduğu. Çünkü Ademit karakteri bile, savaştan önceki hikayesiyle başlı başına bir kitap konusu. Karakterler o kadar ilginç ki her biri daha fazla var olmayı hak ediyor bence..
Kitabı bitirir bitirmez kafamda dönen cümleler şunlar: " Bu nasıl bir kitaptı böyle aman Tanrım, bu nasıl beklenmedik bir son, nasıl bir kurgu.. şeklinde uzayıp giden hayranlık ve şaşkınlık cümleleri..
Gizemli yazarımız Alein Kentigerna en az 'Halüsinasyon' kadar müthiş gizem dolu bir kitap yazmış- ki Halüsinasyon psikolojik gerilim kitapları içinde favorimdir- Yılanların Uykusu da favorilerim arasında yerini almaya hak kazandı.
Cinayet romanları okurken eğer katili tahmin ettiyseniz ve tahmininiz dogru çıktıysa o tat biraz buruklaşır, heyecan azalır çünkü sizi şaşırtan bir son olmamıştır ve benim fikrim katil belliyse o, o kadar da iyi bir polisiye kitap degildir. Bu kitapta ise yazar sizi o tahminden bu tahmine sürüklüyor, sürekli hedef değiştirtiyor. "Katil kesin bu, aa yok hayır bu da olabilir, yok yok bu değil kesin diğeri, yoksa o mu?" gibi okurken sizi sürekli diri tutan bir meraka sevk ediyor. Cinayet kurgusunun yanında adalet, demokrasi, ırkçılık, iyi polis kötü polis temaları o kadar incelikle o kadar güzel işlenmiş ki bu kitap kaçmaz dedirtiyor insana.Sonu bu kadar çarpıcı bir kitap az bulunur. Kesinlikle okunmalı, okutturulmalı.. ;)
And the Oscar goes to..
Tartışmasız Stephen King'in en iyi kitaplarının başında gelir 22/11/63. Alışkın olduğumuz, içinde hayaletlerin, canavarların, umacıların, olağanüstü olayların olmadığı bir King romanı ile karşı karşıyayız. Sıradışı diyebileceğimiz tek olay kitabın tüm kurgusunu oluşturan zaman yolculuğu. Olay örgüsü, mekan tasvirleri çok başarılı. "Geleceğe dönüş" filmi tadında harika bir bilimkurgu romanı. Farkında olmadan yüzümde hoş bir tebessümle okudum son sayfaları. 816 sayfalık bir kitap olması hasebiyle aramızda ister istemez duygusal bir bağ oluştu :) İlk defa bir kitap biterken bu kadar üzüldüm. Hayalimde canlandırdığım karakterlerle tanışmak için hemen dizisine başlayacağım. Sözün özü; kitap muhteşem! Eğer bilimkurgu seviyorsanız ve de 58'lerin Amerika'sında bir gezintiye çıkmak isterseniz bu kitabı mutlaka okuyun derim, pişman olmazsınız.. ;)
Nazi işgalindeki Oslo ile ilgili tarihi gerçeklerle bezenmiş bir kurgu okumayı beklerken, fantastik bir hikaye ile karşılaşmam, benim gibi ll. Dünya savaşı hikâyelerine ilgi duyan biri için oldukça şaşırtıcıydı.
.. Nazi subaylarından kaçarken bir duvara hapsolan Anna Sophie ve yıllar sonra onu çıkarmaya çalışan Yakamoz'un, gerçek mi yoksa sanrı mı ikilemi yaşatan, heyecan dolu, sürükleyici hikayesi kesinlikle okunmaya değer.
.. "Hikaye daha devam edebilirdi" diyenler için-ki ben kitaba doyamadan bitiverdi- yazar Sonsöz kısmında tatmin edici bir açıklama yaparak, okuyucuyu ikna etmeyi başarmıştır, en azından ben 'mutlu son' açıklaması ile ikna oldum.
Okuduğum en ilginç kitaplardan biri 'Gündüz Güzeli'. Kocasına delicesine aşık olmasina rağmen gündüzleri randevu evinde çalışmaya başlayan bir kadının hikayesi. İlk defa bir karakteri anlamaya çalışırken zorlandım, neden diye sordum sürekli. Neden bir insan kendine böylesi bir hayatı reva görür? Ruhuna yetmeyen şey neydi de bedeninin kölesi oldu? Bunu sadece insan doğasına, yazarın da dediği gibi"insanlik haline"indirgemek yanlış olur. Kitapta çok net belirtmese de geçmişinde yaşadığı travmatik bir olay ya da psikolojik bir durum söz konusu. Yazarın tarzında sevdiğim şeylerden biri de +18 sahneye yer vermeden - ki böyle bir kitapta beklenti bu yöndeyken- sadece karakterin iç dünyasını anlamamıza yardımcı olacak şekilde hikayeyi kaleme alması. Aksi takdirde pornografik, basit bir kitap olmaktan öteye gidemezdi..
İnsanları anlamakta zorlandığım şu hayatta Severine iyice kafamı karıştırdı. Kült bir eser olmasından da mütevellit okunmaya değer bir kitap.
Kitabın sonu itibariyle -ki etkileyici bir sondu- artık Severine'e acıyan yalnız sen değilsin Joseph Kessel :)
Ah be Münevver! Hayata tek başına sımsıkı tutunan çocuk Münevver, kadın Münevver, aşık Münevver..
Hüsnü Arkan'ın yazar kişiliğini de en az şarkıları kadar sevdim. Münevver'i ise çok sevdim.
