'Onu görüyor musun?' Jacqueline'in ürkek sesi.
'Tabii ki görüyorum onu. Yüzünü bütün reklam panolarında, cebimdeki bozuk paralarda görüyorum. Sana baktığımda görüyorum onu. Sana bakmadığımda görüyorum.'
'Louise, seni seviyorum.'
Eliyle ağzımı usulca kapattı ve kafasını iki yana salladı.
'Bunu şimdi söyleme. Henüz söyleme. Belki de bu değildir söylemek istediğin.'
Louise, çıplaklığın kusursuzdu benim için, ben ki parmaklarının bile sınırlarını keşfetmemiştim henüz. Nasıl kuşatabilirdim bu kara parçasını? Colombus da mı böyle hissetti Amerika Kıtası'nı ilk keşfettiğinde?
Zaman teninin renklerini, dokularını alıp götürse bile ben sıkı sıkı sarılacaktım ona. İskeletinin toza dönüştüğü ana kadar binlerce yıl sarılacaktım. Nesin sen beni böyle hissettiren? Kimsin sen ki zaman sana dokunmuyor?