"Peki, paran olmazsa ne vereceksin, söyler misin?"
"Herkes kendisinde olan şeyi verir. Savaşçı güç verir, tüccar mal, öğretmen ders, köylü pirinç,balıkçı da balık"
Böyle bir itaat, dıştan gelen buyrukların değil, yalnızca içten gelen sesin dediğini yapmak, iyi olan bu, yapılması zorunlu olan buydu, başka şey değil
Kendi aramaların sonunda, kendi izlediğin yolda, düşünerek, meditasyonla, bilip kavrayarak, ilhamla sağladın bunu. Öğretiyle değil! Ve-ben böyle düşünüyorum ey ulu kişi- kimse öğretiyle kurtuluşa kavuşamaz!
Siddartha, kurban törenlerinde hizmet eden miskin biri, açgözlü bir büyü taciri, kendini beğenmiş kof bir söz ustası, kötü kalpli ve sinsi bir rahip, kalabalığın oluşturduğu sürüde kimseye zararı olmayan aptal bir koyun olmayacaktı.
O zaman avukatım " Siz susun, davanız için böylesi daha iyi " diyordu. Yani, bu davanın benim dışımda görülür gibi bir hali vardı. Her şey ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu. Kaderim, bana fikir sorulmadan belirleniyordu.
Sararmış bıyığının altından birtakım laflar geveleyip duruyordu. Biraz sıkıyordu beni ama yapacak hiçbir işim yoktu, uykumda gelmemişti. Laf olsun diye köpeği hakkında sorular sordum ona.