Herkesin çokça övdüğü bir kitap olan Notre Dame'ın Kamburu'na başlarken beklentim yüksekti ama ilk 148 sayfasında o kadar sıkıldım ki bırakmamak için çok çabaladım. Daha önce Victor Hugo'dan Bir İdam Mahkumunun Son Günü kitabını okumuştum ama o kitaptaki diliyle bu kitaptaki dili çok farklı. Bu kitapta daha çok o dönemin Fransa'sını anlatmak istemiş bence yazar.
Öncelikle bu kitapta inanılmaz uzun betimlemeler var, özellikle de Paris'in ve birçok yapının çok ayrıntılı (yaklaşık 30 sayfa) betimlemesi var ki hiç yapmamama rağmen ilk defa bir kitapta sayfa atladım. İkinci olarak da kitap bana çok dağınık geldi ve okurken asla içine giremedim hikâyenin. Bitsin diye okudum, evet.
Dünya klasiği okumayı gerçekten çok seviyorum ki 1500 sayfalık Monte Cristo Kontu (bir haftada okudum) en sevdiğim klasik eserdir ki bu da bir Fransız edebiyatı ama Notre Dame'ın Kamburu ile bir türlü anlaşamadık.
Eğer uzun uzun ama gerçekten çok uzun uzun betimlemeler okumayı seviyorsanız ve o dönemin Fransa'sını da merak ediyorsanız size önerebilirim ama aksi takdirde okumanızı tavsiye etmem.
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202233,1bin okunma
Notre Dame'ın Kamburu; 1802-1885 yılları arasında yaşamış olan Fransız yazar Victor Hugo tarafından, 1831 yılında kaleme alınmıştır. Söylentilere göre yazarın bu eseri yazmaktaki asıl amacı; yıkılmakta olan yapıya dikkat çekip ayakta kalmasını sağlamaktır ve bu amacın kısmen gerçekleştiği biliniyor. Ancak eser kendi yazıldığı dönemini değil
Orta çağ zamanına gidelim yıkılmak üzere olan Notre Dame kilisesi, yazarımızın altı aylık emeği sonucu çıkardığı bu kitap ile yıkılmaktan kurtuluyor. Peki Hugo, neden önemsedi bu konuyu bu kadar? Baktığımızda Notre Dame ifadesi "önüne geçilmez kader " anlamına geliyor. Dönemin Paris'i ve Notre Dame gibi kiliseler ve yapılar, artık
Notre Dame’ın Kamburu
Roman ortaçağ Fransa'sında geçiyor. Matbaanın icadıyla, bir çok kitabın basılacağından ve bu durumun mimariyi bitireceğinden söz ediyor.
Yazar Notre Dame'ın ve Paris'in mimarisini uzun uzun en ince ayrıntısına kadar betimlemiş, okurken o bölümlerde biraz sıkıldığımı söyleyebilirim. İlk 200 sayfadaki