Hangimiz gerçekten acı bir sahneye şahit olduk ki bu hayat sahnesinde? Kimin en değerlisi, o hiç bir şey yapamadan ruhen ayrılıverdi yeryüzünden, ayrılışı kendisine seyrettirilirken, her şeyi tüm detayıyla görebilecek kadar yakında ve hiçbir şeye müdahale edemeyecek kadar uzaktayken? Hangimiz sırf farklı bir sınıftan olduğu için ölüm tehlikesi içinde? Hangimiz hakkını savunabilecek bir mecra bulamıyor, buldukları umutlarını söndürmekten daha iyi bir işe yaramıyor...
Bütün dünyada işlerin yolunda gitmediği çok fazla yer var ve insanlık var oldukça da muhtemelen her şeyin yolunda gittiği bir yaşam mevcut ol(a)mamış, ol(a)mayacak gibi de görünüyor. Zaman zaman gerçekten iyileştirme çabaları kendini gösterse de kalıcı bir iyilik hali sağlanması birçoğumuzın işine gelmiyor belli ki, aksi takdirde hala daha ve sürekli benzer şekilde yaşıyor olmamız mümkün olmazdı değil mi?
15. yy. Paris yaşantısı gözlerimizin önüne seriliyor bütün ihtişamıyla, görkemli yapılarıyla, sokaklarıyla, yaşayanları ve yaşa(ya)mayanlarıyla.. Sınıf farklılıkları, ölüm olayının sıradanlığı, yönetici grupların karmaşıklığı.. Ve daha bir sürü şey, bir kamburum biçimsizliği, bir çingenenenin estetikliği, bir din adamının nefsiyle mücadelesi, darağacının ürkünçlüğü, celladın acımasız kimliği, savaşçıların insani duyguları...
Tamamı (ve muhtemelen çok daha fazlası, sevgili okur) Victor Hugo'nun ustalıklı anlatımı eşliğinde sizleri bekliyor.
İyi okumalar!