Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

‌‌‌‌‌‌‌‌nazlı

‌‌‌‌‌‌‌‌nazlı
@nzlzg
Ben Filistin'im... Düşlerimi bana anlatan birilerinin olduğu yerdeyim. Yakınında duran, bana dokunan ve gözlerimden hüznümü anlayanların safında... Karartılmış dünyamdan bana ışık yakanların, gelişiyle yolumdaki taşı kaldıranların yanı başındayım. İzbelerimde yazılan mektupları sahiplerine bıraktığım zamanlardayım. Gözyaşlarımla yıkanan umutların tam ortasındayım. Bir mümin kucaklar inanmışları... Hz. Davut'un sesi yetişir suskunluğun tam ortasına... Bütün hıçkırıkları dindirir gibi...
Reklam
İnsanlar arasında ince ve güzel yaratılmış, sahip olduğu erdemler yönünden öyle zenginleri vardır ki, zamanla değişip bozulmaları imkânsız gibi görünür. Onlar için gönlünüz her bakımdan rahat olabilir. Benim de Ali'den yana içim rahat. Kim bilir nerelerde şimdi?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Parayı veren, genellikle verdiği paranın çok daha fazlası oranında fayda sağladığı halde, tuttuğu adama bir lütufta bulunduğu kanısındadır. Birçokları, eğlencelerde, içki âlemlerinde sağa sola hesapsız para sarf etmelerine rağmen, kendilerine hizmet edenleri muhakkak aldatırlar; hem bunu yalnız hapishanede, "meydan"da değil, her yerde gördüm.
Şüphesiz, hüküm giymiş mahpuslardan söz ediyorum; mahpusların çoğu, hapishaneye vardıkları zaman memnunluk içindedirler (yeni bir hayata adım atmak ne de güzeldir bazen!). Bu sebepten artık burada rahat, huzurlu bir yaşam kurmaktan başka istekleri yoktur, hatta aralarında en şamatacı olanların fazla arsızlık yapmalarına bile izin vermezler. Hapishane en küstah, en gözü pek mahpusları bile hemen sindirir. Ama henüz hüküm giymemiş sanıklar için iş başkadır. Böyleleri, gerçekten karşısına çıkan herhangi birine sebepsiz saldırabilir, hatta bunu mahkeme kararının arifesinde, sırf yeni bir davanın konusu olmak için bile yapabilir. Saldırısının tek sebebi, ne pahasına olursa olsun, bir an evvel "yazgısını değiştirmektir". Böyle garip psikolojik bir olay bile biliyorum.
Reklam
Korkudan Kaçmak İçin Döngüye Razı Olmak
Cezadan ödü kopan zavallı korkak, sıradan geçirilmesinden bir gün önce, nezarethaneye giren nöbetçi subaya da bıçakla saldırmış. Bu hareketiyle cezasını ve ağır hizmet süresini artıracağını elbette çok iyi biliyordu. Ama buradaki yegâne hesabı, dayak sırasının kendisine geldiği o korkunç anı birkaç gün ya da birkaç saat ertelemekti! Yalnız o derece korkaktı ki, subayı yaralayamamıştı bile; zaten bunu yalnızca yeni suçu yüzünden tekrar yargılanmak için yapmıştı.
Mesela iki kişi birer adam öldürür, suçlar etraflıca incelenir ve her ikisine de aşağı yukarı aynı ceza biçilir. Oysa suçlar birbirinden ne kadar da farklıdır... Mesela biri, bir hiç yüzünden, bir baş soğan yüzünden adam kesmiş olabilir. Öteki de, nişanlısının, kardeşinin ya da kızının namusunu şehvet düşkünü bir zorbadan korurken katil olmuştur belki. Biri sırf serserilikten ya da bir düzine hafiye tarafından sarılmış hürriyet ve hayatını savunurken ya da -nadir de olsa- açlıktan öldürür; başkası da küçücük çocukları boğazlar, hem de sırf ellerini kurbanının sıcak kanına bulamaktan zevk duyduğu, masum yavrucakların bıçağın altında yaralı güvercin gibi çırpınmalarından hoşlandığı için. Sonunda ne olur? Hepsi aynı yere sürülür. Gerçi verilen cezaların süreleri biraz farklıdır. Ama cüzi farklar; oysa aynı cinsten suçlar arasında sayısız fark vardır. Haydi diyelim ki, cezaların suçlar arasındaki farklar gözetilerek verilmesi ya da hafifletilmesi, bir dairenin kendisine eşdeğer bir kareye çevrilmesi türünden çözülmesi imkânsız bir problemdir. Ama böyle bir fark var olmasa bile bir başka farkı, verilen cezaların doğuracağı uygunsuz sonuçları görmek gerekir. Bir yanda sürgün hayatının soldurduğu, her gün mum gibi erittiği bir adam; öte yandaysa sürgünde kendine neşeli arkadaşlar bulmuş, sürgüne dek varlığını hayal dahi edemediği keyifli bir yaşama kavuşmuş bir başkası. Hapishane bu gibilerle doludur.
Hey Tanrım, ya herhangi bir sebeple bu kanunlardan ve iki kere ikinin dört etmesinden hoşlanmıyorsam, tabiat kanunlarından, iki kere ikinin dört etmesinden bana ne? Şüphesiz böyle bir duvarın hakkından gelmeye gücüm yetmezse boşu boşuna yırtınacak değilim, ama karşımda gücümün yetmediği bir taş duvar var diye büsbütün boyun eğmeye de razı olamam.
Başkalarına yaranmak, zengin olmak, ünlü olmak uğrunda ölesiye çalışan bir kimse de bence muhakkak avanaktır.
Ah insan, hayatın öyle geçici bir yolcusudur ki kendi varlığına en ziyade inandığı ve dostlarının ruhlarında, yüreklerinde en derin izler bıraktığını sandığı bir yerde bile hafızalardan olduğu gibi silinecek, hiçbir iz bırakmayacaktır. Hem de ne çabuk!
Reklam
Ey dünyanın korkaklığına inat yiğitliğini elden bırakmayanlar... Ey gözümün yaşını silmek için bir gece yola koyulup, yolda bırakılanlar... Ama tekrar yola koyulmaktan asla vazgeçmeyenler... Ey hücrelerime kadar sevgisini ve merhametini bahşedenler... Büyük bir yürüyüş bizimkisi... Haksızlığa karşı yeniden diriliş... Zafer çocukların gülüşleriyle gelecek toprağıma... Zafer arşa ulaşan dualarla gelecek... Ben Filistin'im... Dün gibi bugün de toprağımın tek sahibiyim...
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.