Hazret-i Enes'ten; Peygamber (SAV) bir bedevinin yanından geçti. O namazında şöyle duâ ediyordu: "Ey gözlerin göremediği, zanların karışamadığı, vasfedenlerin anlatamadığı, hâdiselerin değiştiremediği, belâlardan korkmayan! Ey dağların ağırlığını, denizlerin ölçüsünü, yağmur damlalarının ve ağaç yapraklarının sayısını bilen! Ey gecenin örttüğü, gündüzün aydınlattığı eşyanın sayısını bilen! Ey semânın ötesindeki semâları, yerin ötesindeki yerleri, denizlerin diplerindeki ve dağların köklerindeki varlıkları bilen Allâh'ım! Ömrümün en hayırlı kısmını son kısmı, amelimin en hayırlı kısmını neticeleri kıl! En hayırlı günümü de Sana kavuşacağım gün kıl!" ...
“Gelsinler anlatayım” demedi!
Efendimiz(sav) on üç sene insanlara tebliğ için çırpındı. Gelsinler anlatayım demedi, taşlanmayı göze aldı Taif’e gitti. Dönüşte bir köleyi buldu, ona hemen tebliğde bulundu.
Reklam
Abdullah bin Ömer diyor ki; Efendimiz sav bir gün omzumdan tutarak bana dedi ki: "Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol. Kendini kabir ehlinden say."
Allah Rasûlü (sav) 'in en mühim ve en büyük talim metodu; emrettiği şeyi ilk önce kendisinin yaşaması idi.
Kendimizi ve nesillerimizi; Rabbimiz'in arzu buyurduğu kamil insan modelinde, razı olduğu bir kul kıvamında yetiştirebilmek hususunda muhtaç olduğumuz yegane usul; O'nun eğitim metodu, O’nun terbiye sistemi.. Zira; O (sav), üsve-i hasenedir.
Reklam