Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Oktay Kapusuz

Oktay Kapusuz
@oktykpsz
9 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
"rüyamda hiçbir şeyi görürdüm. hiçbir şeyi. hiçbir şey kadar güzel şey var mı? varsa ver bir lokma. şu saatte. hiçbir şey ölüm gibi güzeldir."
Reklam
"...ben camlarına yağmur damlalarının vurduğu bir odada oturan adam gibiydim; çevremle aramda görünmez bir tür cam vardı ve onu kırmaya yetecek isteğim yoktu sanki."
"Aklında olsun, gönlümde ki sevginle vatan sevgisini yarıştırmaya kalkışma!"

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Uyusam, rüyamda sen! Uyansam, hayalimde sen! İnsan içinde olsam, gönlümde sen! Daima sen! Daima sen!"
"Seni görünceye kadar bu hep böyleydi. Kalbim ya bilinmezlerde ya da mezarlar içinde gezerdi."
Reklam
Geri Gelen Mektup
"Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!"
“Size fena şeyler söyleyebilir miyim?.. Sizi sevdiğimi, deli gibi, ölecek gibi sevdiğimi söylemek fena bir şey mi? 
"İşte o an her şey sallandı. Denizden şiddetli ve yakıcı bir soluk geldi. Gökyüzü ateş yağdırmak için boydan boya yarılıyordu sanki. Tüm bedenim baştan ayağa gerildi, tabancayı tutan elim kasıldı. Tetik düştü, kabzanın cilalı karnına dokundum; ve işte her şey o anda, hem tok hem sağır edici o sesin içinde başladı. ... Bunun üzerine, kurşunların iz bırakmadan saplandığı hareketsiz bedene dört el daha ateş ettim. Felaketin kapısını kısa kısa dört kez tıklatmıştım sanki."
"Akşam Marie beni görmeye geldi, kendisiyle evlenmek isteyip istemediğimi sordu. 'Bence fark etmez, ama istersen evleniriz' dedim. O zaman, kendisini sevip sevmediğimi öğrenmek istedi. Bir başka zaman da söylediğim gibi 'Bunun bir anlamı yok, ama sevmiyorumdur' diye karşılık verdim. 'Öyleyse niçin benimle evleneceksin?' diye sordu. Bunun hiç bir önemi olmadığını, isterse evlenebileceğimizi söyledim. Zaten isteyen kendisiydi, ben evet demekle yetiniyordum. O zaman Marie 'Evlilik ciddi bir şeydir' dedi. Ben de 'değildir' diye karşılık verdim. Bir an sustu, bana sessiz sessiz baktı. Sonra yine konuştu; 'Aynı biçimde bağlı olduğun bir başka kadın sana aynı öneride bulunsa, kabul eder miydin? Bunu öğrenmek istiyorum' dedi. 'Elbette ederdim' dedim" Albert Camus - Yabancı
"İçte tutulan gözyaşları, akıtınlanlardan daha acıtıcıdır."
Reklam
Bizim mektebimizde, öz olarak 'davranmama' yı, temel olarak 'bilmeme' yi, ana prensip olarak da 'bağlanmama' yı esas almak gelenektir. 'Davranmama' dışarıdan hiçbir şeyin boyun eğdirmesine veya hükmetmesine izin vermeme anlamına gelir. 'Bilmeme' özel bir düşünce veya kuruntu şeklinin insanı durdurmasına veya sürüklemesine fırsat vermemektir. Bu dış boşluktan doğan 'bağlanmama" ise, bizim hakiki varlığımızdır. ... "Ben", beş duyunun bir araya gelmesiyle meydana getirilmiş sadece bir hayalettir ve bu hayaletin mutlak gerçeklikle hiç bir alakası yoktur.
"Nasıl oluyor da insanı mutlu eden bir şey, aynı zamanda yıkımının da nedeni olabiliyor?"
"Utandırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı."
"Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırırsan gelirim "dedi... Evvela ne demek istediğini anlamadım. O da bir an durdu ve ilave etti: "NEREYE ÇAĞIRIRSAN GELİRİM!"
"Atının yelesine kapandı.Başını dayadı. Sağ elinde kılıç hala sımsıkı duruyor, sol eli sarkıyordu. Kür Şad ölmüş,fakat attan düşmemişti. Ölmüş, fakat yenilmemişti..."
Göz kamaşır, gelince Ayla o kız yan yana. Birisi göz ışıtır, Birisi girer kana. Ay mı güzel, o kız mı? Bunu soran sorana. Birbirinden parçadır
Reklam
"Düşünmeye başlayalı beri bir gün sarhoş olmadan gülmedik ki"
"Herkes beraberinde taşıdığı bir parmaklığın ardında yaşıyor."
Juliet: Ah Romeo Romeo... Neden Romeo'sun sen? İnkar et babanı, adını yadsı! Yapamazsan; yemin et sevdiğine. Bende vazgeçeyim Capulet olmaktan. Hem adın ne değeri var ki? Şu gülün adı değişse bile, kokmaz mı yine aynı güzellikte? Romeo'nun da adı Romeo olmasaydı kusursuzluğundan hiçbir şey kaybolmazdı. Romeo; nolur bırak at bu adı! Senin parçan olmayan bu ada karşılık al bütün varımı...
"Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken, ya da uyurken, seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?”