Denildiği kadar okumayan bir toplum değiliz. Erkekler bildiğini okuyor, kadınlar da canına okuyor.
Dostoyevski nedir?..
İnternette bir televizyon kanalının halkla yaptıǧı röportajı izledim. Röportajın konusu “Dostoyevski nedir?”. Ve röportaja katılanların çogunluǧu, Dostoyevski’nin bırakın kim olduǧunu, ne olduǧunu bile bilmiyor. Hatta bazıları onun bir yiyecek tūrū olduǧunu söylūyor. Dūnyanın birçok yerinde, ABD’den Tūrkiye’ye Dostoyevski’yi -bırakın okumayı, onun
Reklam
Tamirci Çırağı
On yedi yaşında hayalleri ve umutları elinden alınan bir çocuktum. Mutsuzdum. "Mutsuzluğumun sebebi ne olabilir?" diye sürekli düşünüyordum. Liseye başladığım yıl, birçok Türk babasının oğullarını okula motive etme amaçlı söylediği, "Okumazsan seni sanayiye veririm" sözünü babam da beni motive etmek amacıyla söylemişti. Genelde
Uzun zaten okumayın (:
Eğitim her şeyin çaresi mi? Mesela, ahlaksız mühendislerin onay verdiği kaçak yapıların altında kaldık Marmara, Erzincan, Dinar, Van depreminde. “Sesimi duyan var mı?” diye atılan her çığlık onaylanmış, mühürlenmiş kaşeli molozlardan geri döndü bize. Kimse kalmamıştı sesimizi duyacak diyorum. Mesela, organ mafyası diye bir sektörü canlı tutan ahlaksız doktorların varlığı, uyuşturucu ile gençleri zehirleyenlerin en has adamları da o çok puanlı üniversitelerden mezun olmuş kimyagerler diyorum. "Tek suçlu mesleklerini kötüye kullanan bu insanlar mı" sahiden diye bir başka soru giriyor devreye. "Kendi hayat başarısızlıklarını çocukları üzerinden çıkarmaya çalışan, çocuğu doktor olunca sevinen ama oto tamirci olunca yerin dibine giren, hayattaki tek başarıyı iyi insan olmak olarak değil de iyi araba almak olarak gören ailelerin hiç mi suçu yoktu?" diye yanıt veriyor vicdanım. "Rüşvet almayana enayi, adam kayırmayana nankör gözü bakan toplum bunun neresinde?" diye soruyor mantığım. Eğitimin yüksek not ortalamaları ile ilgili olmadığını yüksek ahlak ortalaması ile alakalı olduğuna önce inanmamız lazım. Sonra kendi elimiz ile büyüttüğümüz canavarların ilk bizi, sonra toplumu yutacağını tekrar tekrar hatırlamak lâzım belki...
Ezgi Akgül
Ezgi Akgül
Rica ediyorum OKUMADAN geçme.
Bir yarışta Kenya'yı temsil eden atlet Abel Mutai, bitiş çizgisinden sadece birkaç metre ötedeydi; ancak yarışı tamamladığını düşündü koşmayı bıraktı. İspanyol atlet Ivan Fernandez tam arkasındaydı ve neler olduğunu fark etti, koşmaya devam etmesi için Kenyalı Abel’e bağırmaya başladı; ama Mutai’nin İspanyolca anlamadığını bilmiyordu. Sonra İspanyol atlet onu zafere itti. Bir gazeteci Ivan'a "Bunu neden yaptın?" diye sordu. Ivan, "Hayalim bir gün adil bir toplum yaşamına sahip olabileceğimizdir." dedi. Gazeteci "Peki neden Kenya'lının kazanmasına izin verdiniz?" Ivan, "Kazanmasına izin vermedim, kazanacaktı." diye yanıtladı. Gazeteci yine ısrar etti, "Ama kazanabilirdin!" Ivan ona baktı ve cevap verdi, "Ama zaferimin değeri ne olacaktı? O madalyanın onuru ne olurdu? Annem bunun hakkında ne düşünürdü?" Değerler nesilden nesile aktarılır. Çocuklarımıza hangi değerleri öğretiyoruz? Çocuklarımıza yanlış bir şekilde öğretmeyelim.
Tarihe geçsin...
"İşyerinde kitap okumasanız? Her iş bitmişte kitap okumaya sıra gelmiş gibi..." Bu günün şoku tarihe geçsin... Toplum genelinin üstünde eğitim ve kültür birikiminin olduğu, hatırı sayılır okuyan birinin cümleleri. Gözlerinin taa içine bakıp " şaka yapıyor olmalı " diye düşündüğüm tek bir an... İşini bırakıp kitap okuyan biri hiç olmadığıma göre evet şaka olmalıydı, kesin şaka... Demek ki, sigara içsem, molam normal olacaktı, bir iki kişi bir araya gelip dedikodu yapsam, birilerini çekiştirsem, normaldi. Telefonda saatlerce gezinsem normaldi.Hatta yere çöp düşse, aldım, deyip çok önemli bir şey yapmış gibi göstersem de normal olacaktı. Sonra deriz " çocuklar niye okumuyor? İnsanlar niye okumuyor?" cevap belli işte... Boş vakit hobisi kitap hala birilerine göre... Okuyup okuyup bunu davranış ve düşünceye dökemeyen, sayfa tüketicilerden hiç bahsetmiyorum bile... " Hadi o zaman, yeni işler verin bana, ne yapabilirim? " dediğimdeki sabit bakışlar... Lise yıllarında annem derdi işten gelince " yine mi kitap okuyorsun, a kızım başka şeyler de yap" diye.. Ona çok rahat cevap verirdim." Sütü mayaladım, tuttu, yoğurdu buzdolabına koydum anne, babamın gömleklerini ütüledim, ödevlerim bitti, akşamın ekmeğini aldım fırından, merdivenleri sildim en son, salata malzemelerini de yıkadım kuruyorlar. Hadi başka iş söyle?" " oku hadi oku kitabını, tamam, yemek yerken okumayacaksın ama bak " derdi anneciğim... Şimdi emekli oldu o da çok okuyor, okuduklarını bana saatlerce anlatıyor telefonda... Hiç o kitapları okumamış gibi yapıyorum. Dinliyorum onu...
Reklam
618 öğeden 341 ile 350 arasındakiler gösteriliyor.