Gözlerimde ki perdeyi kaldır!
Bende de Süleyman ordularına yol veren karıncayı görecek bir bakış olsun...
Zor, biliyorum...ama nasipte varsa açılır yollar..
İzin ver, yolum açık olsun!..
Kubilay okumayı sever, meslekî olsun olmasın yeni bir kitabı bulup okumak ister, kitap azlığından yakınırdı. Çevresindekilerden yeni yayınlar olup olmadığını araştırır, kendisinde bulunan kitapları arkadaşlarına tanıtıp okutmaktan hoşlanırdı.
Kısa bir süre önce, kendim üzerinde yapılan deneylerin de etkisiyle dert paratoneri olduğumu keşfetmiştim. Etrafımdaki insanlar, tanıdık olsun olmasın, çenelerini açar açmaz bütün sıkıntılarını üzerime boca ediyor ve her şeyi düzeltecek cümleler kurmamı bekliyorlardı. Elimde bir sihirli değnek tuttuğum izlenimini nasıl oluşturduğumu bilmiyordum. O dertleri topraklayacak bir mekanizmaya sahip değildim. Ve Allah biliyor ya, bir değneğim olsa o değneği alır... Neyse.
Bugün görüş günümüz
Dost kardeş bir arada
Telden tele
Mendil salla el salla
Merhaba!
İzin olsun hapishane içinde
Seni
Senden sormalara doyamam
Yarım döner cıgaramın ateşi
Gitme dayanamam
Bizi çevreleyen şeylere, onlara isim verdiğimiz –ve ötelerine geçtiğimiz– ölçüde tahammül ederiz. Ama, bir şeyi bir tanımla benimsemek, ne kadar keyfi olursa olsun –ne kadar keyfiyse o kadar da vahimdir, çünkü bu durumda ruh bilginin önüne geçer
°°°°
“Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla, o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez. Veyahut sû-i istimal edilir. Yüzer nümunelerinden bir küçük numunesi şudur:
O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekvâ edecek. Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.”
°°°°
(Lemalar, 24. Lema, Hanımlar Rehberi).
İşlerin bir şekilde kendiliğinden rayına gireceğini hissediyordu fakat ne olursa olsun, bir daha asla kendisinden başka hiç kimseye ait olmamaya kararlıydı.
Bu yurdu bize verenler... Mekânları cennet olsun. İncecik kitapta bir çok duygu var. Tarihi sırf ders için değil de bu yurdun tarihini, acılarını, çabalarını öğrenebilmek için uğraşsak keşke. Belki o zaman her şey daha farklı olabilirdi.
Woody Allen’ın kadınları hep iyi şeyler olsun isteyen, sorunları çözen, asla seslerini yükseltmeyen, başkaları seslerini yükseltip sinirlendiğinde de buna uysalca katlanan kadınlardır, bu kadınların kendilerini değil başkalarını düşündüğü aşikardır, onlara karşı çıkmak, onlardan farklı düşünmek zordur çünkü yumuşak başlı ve iyidirler, ayrıca bu kadınlar çoğunlukla istediklerini alırlar. Bu kadınlar genellikle amaçlarına ulaşırlar, şaşırtıcı bir şekilde yerine gelir istekleri, gelmeye devam eder. O, bu kadınların özenli davranma kisvesi altında verimli olduğu kadar kadınca da olan bir iktidar dili geliştirdiğine inanıyordu.
Merhabalar değerli kitapseverler bugün sizlere Engin Aşkın'ın kaleminden Terazi Kızı adlı kitabı tanıtmak istiyorum. Kitabımız on dört farklı öyküden oluşmaktadır. Öykülerin içerisinde psikolojik uzman desteği alan bir kadının aile ve iş hayatını,altı yaşına basacak olan Ömer'in babaannesi ile gittikleri pastanede kurabiyeci abla ile olan diyaloglarını,Eren ve Sude'nin rakı balık eşliğinde çocuklukluklarına ve edebiyata dair yaptıkları sohbeti,bir kızın annesine dair yazdığı satırları gibi birçok öykü okuyoruz. Tüm öyküler birbirinden güzeldi ama kitabın içerisinde ki Kurabiyeci Abla adlı öykü resmen yüreğime işledi. Benim gibi öykü severlere keyifli okumalar dilerim. Yazarımızın kalemine sağlık okuyucusu bol olsun.
Terazi KızıEngin Aşkın · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 202342 okunma
Benim düşünceme göre kitabın (yani kitapların, vahyin değil) en iyi dost olduğuna inanan kimse yaşadığı günler boyunca gerçek bir dost edinememiş bir insandır. İki insan arasında kurulan ve yerini hiçbir davranışlar bütününün tutamayacağı dostluğu yaşamış olanlar kitaplarla araları nice iyi olursa olsun kitaplarla olan yakınlıklarını insan dostlarına olan yakınlıklarına üstün tutmazlar.