Berntrand Russell: Rüyâmda yatak odamın, geniş dik bir yamaçta, geniş bir MAĞARA'ya dönüştüğünü gördüm. Mağaranın ortasında, sayılamayacak kadar çok insan dolanır, sayılamayacak çok KEŞÎŞ de uyumuşken, yatağıma yatmaya gittim. Yandaki odada benimle ilgilenen ama uyumayan keşÎşler dolu; ve oda, bahsettiğim mağaranın kendi oldu. Uyumayan keşîşler, bize düşmandılar ve uykumuzda bizi yok etmeye gelmişlerdi. Uykumda, uyumayan keşişlerle konuştum: "Keşîş kardeşler, sizinle uyku dilinde, sadece uyuyanların bildiği dille konuşuyorum. Uyku ülkesinde zengin görüşler, muhteşem müzik, acılı GÜNEŞ'in ışığı altında ve hiç bir meydan okuma bulunmayışı gibi, duygu ve düşünce güzellikleri vardır. Uykunuzdan uyandırılmazsanız, öbür keşişlere karşı çıkmayın. Kazandığınız için, güzelliği yıkan acımasız gerçeğin hepsini yitirmiş kimseler gibi olacaksınız. Benim uyku dilim ile uykunun değerinin farkına varan, değersiz, sinirlendirici, ileri ve sert çabadan, savaştan daha iyi bir şeyi size aşılayabilirim. Büyümüz yüzünden, bütün keşişler uykuya daldılar, biz onlara aydınlık görüşler aşılayacağız, onlara ölümün, rekabetin, gayretin dünyasından çok daha kibar, güzellik dolu bir dünyayı SEZME'yi öğreteceğiz; ve bizden daha iyi, yeni güzelliği ve yeni görevi, bütün dünyaya saçacaklar... İnsanoğlu, görmesinin görevi olduğu güzelliği bilmeye yönelecek.
-" Her birimizin içinde, Russell'in tanımladığı uyanık ve uyuyan münzevilerden var olduğunu söylemeliyim!"