Semerkant iki ayrı olay çerçevesinde birbirleriyle bağlantılı bir biçimde gerçekleşiyor. İlk iki bölümde Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah ele alınmış,Rubaiyat,Alamut,Haşşaşiyun tarikatı(Amin Maalouf bu şekilde dile getirmiş afyon içici manasına geliyor fakat Hasan Sabbah tarikatına ‘esasiyun’ -islama bağlı- derdi) 3 ve 4. bölümde ise Benjamın adlı bir adamın Ömer Hayyam’a olan hayranlığından dolayı Rubaiyat’ları bulma girişimi ve yaşadıkları anlatılmış. Bir tarafta Hayyam ve Cihan’ın aşkını okurken diğer tarafta Benjamin ve İran prensesi Şirin’in aşkını okuyoruz. İki hikaye de Ömer Hayyam’ın el yazması Rubaiyat eseri etrafında şekilleniyor ve her ikisinde de el yazması kayboluyor.
.
.
.
.
Kitapta İran Devrimi sırasında yaşananlar anlatılıyor ve Tebriz sokaklarına,toplum yapısına,günlük hayata,yaşayış biçimine şahit oluyoruz. Selçuklu Devleti,Melikşah,Nizamülmük,Moğollar üzerinden hikaye şekillendirilmiş. Kitapta çok fazla aksiyon olmadığından çok akıcı olduğunu söyleyemem ama yine de okunmaya değer bir eser olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu kitabı okuduktan sonra ‘Fedailerin Kalesi Alamut’u mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.
.
.
.
.
“İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?”