Efendi Hazretleri Hazret-i Şeyh'in diğer bir menkıbesini de şöyle anlatmışlardı :
Bir Yahudi gelmiş, Hazret-i Şeyh'in kapısını çalmış, "Efendi bir şey soracağım, aşağı iner misin" demiş. Hazret-i Şeyh o ihtiyâr hâliyle iki kat merdivenden aşağı inmiş, "Buyrun" demiş. Yahudi, "Sen gelinceye kadar unutdum" demesin mi! "Peki aklına geldiği vakitde gel" demiş Hazret-i Şeyh ve yukarıya çıkmış. On dakika sonra yine gelmiş Yahudi, "aklıma geldi, in aşağı" demiş. Hazret-i Şeyh yine aşağı inmiş. Yahudi "gene unutdum" demiş. Yedi sefer Hazret-i Şeyh'i indirmiş, Yedici seferinde demiş ki, "Efendi, unutmadım, gel bakayım. Şurada hayvanlar var, köpekler var, onların tüyü mü efdal, senin sakalın mı?" demiş. Hayvanların tüyleri mi efdal sizin sakalınız mı?". Demiş ki, "Hazret-i Allah'a îmân etmedimse, Resûl-i Ekrem'e gönül vermedimse, şerî'at-ı garra-i Ahmediyyye ile mütehallik olmadımsa, elbet ki hayvanların tüyleri benim sakalımdan efdaldir, Ama ben Allah'a inandım, Peygamber'e gönül verdim, şerî'at-ı garra-i Ahmediyyeye boyun verdim, elbet ki benim sakalım hayvanın kılından efdaldir evladım" demiş. Hiç kızmamış. Yahudi Hazret-i Şeyh'in bu tavrı karşısında dayanamamış islâm ile müşerref olmuş. "Efendi ben seninle alay etmeye geldim, sen beni kalbimden vurdun" demiş, "Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah" demiş islâm ile müşerref olmuş.