non fui, fui, non sum, non curo
Alışık değildi ağlamaya, ama tutsak olunca gözleri,
Arabistan ağaçlarının her derde deva zamkı kadar çok gözyaşı döktü.
Olması gereken vuku bulacaktı, vuku bulan olması gerekendi; yazgı buydu ve ben bu yazgıda hem kendimin hem de onun değdiği diğer herkesin nasibine saygı duymayı öğrendim.
Şimdi okunmuş kitapları yeniden okuyorum. Şimdi bildik müzikleri yeniden dinliyorum. Yenmiş yemekleri yeniden yiyorum. Sevip yitirdiklerimi yeniden seviyorum. Şimdi uykusuzluğumu yeniden uyuyorum. Şimdi açlığımda yeniden acıkıyorum. Şimdi gittiğim kentlere yeniden gidiyorum. Şimdi havada uçuyor, raylarda, su yüzeylerinde, yaşama ve ölüme karşı duyduğum aynı umursamazlıkla dolaşıyorum
Herhangi bir eylemin ne kazandıracağı değil, bu eylemin gerçek hayattan neyi alıp götüreceği sorulmalıdır. Bir şeyin maliyeti aslında ister derhal, ister uzun vadede olsun hayatta neye mal olduğuyla ölçülür.
Artık mutluluğu erişilmez bir şey olarak görmüyorum. Oysa bir zamanlar, uzun bir zaman önce mutluluğu ulaşılmaz bir şey olarak görmüştüm. Bugün, mutluluğun her an karşımda belirebileceğini, ama asla peşinde koşulmaması gerektiğini biliyorum artık. Başarısızlık ya da üne gelince, benim için çok önemsiz, hiç dert edinmediğim şeyler . Artık benim aradığım, dinginlik, düşünmenin ve dostluğun tadı ve biraz fazla iddiali gelebilir ama, bir sevme ve sevilme duygusu.
1970
Manevî bütünlüğümün hazinesini, bozuk para gibi harcayıp fakir ruhlara, manevî bütünlüğü olmayanlara sadaka olsun diye rüzgârın hakimiyetine terk etmeyeceğim.
Mesele artık değişmeyecek bir şekilde sevdiğim ya da sevmediğim şeyler ile çağın herkese dayattığı, özünde bireysel değil de kamusal olan eylemler arasında bir uyum sağlamak.
Aşk bir bakışla başlar: Çekildiğimiz kişiye bakarız, o da bize bakar. Ne görürüz? Hem her şeyi hem de hiçbir şey. Bir an sonra gözlerimizi kaçırırız. Yoksa taşa dönerdik.