İrfan ve Hayri isminde iki arkadaşın bir temmuz akşamı bir çingene kızının söylediği ninni ile başlayan serüvenini okuyoruz. İrfan musikiye düşkün olduğu için bu ninni ile yetinmez, çingeneleri yakından tanımak ve bir eser bestelemek ister. Fakat kendini bu alemlere fazla kaptırdığı için arkadaşları Hayri ve Aksaraylı Nazım ile arası bozulur. İstanbul'un farklı yerlerinde yaşayan çingenelerin eğlencelerine, düğünlerine, yaşayışlarına karışan İrfan Bey, harmancı çingenelerinden Nazlı ve Gülizar arasında gidip gelen bir gönül bağı da bulur. Daha sonra Reha bey ve tayfası sayesinde ortamlarına girdiği Sulukule çingenelerinden Çakır Emine'ye gönlü kayar. Günden güne hayatının düzeni kaybolur İrfan Bey'in. 2 buçuk sene süren bu süreç sonunda sonunda, Çakır Emine ile evlenerek hayatını düzene koyma kararı veren İrfan Bey'in hayatı esas bundan sonra kayar. Çakır Emine'ye kafayı takmış olan külhan beyi, kalem katibi Feridun ile yaşanan kavgada Feridun ölür ve İrfan hapse düşer. Hapiste iken annesi ölür, tüm malları alacaklılar tarafından alınır ve hapis hayatı sonunda perişan bir hayat süren İrfan, bir sokak ortasında hayata veda eder. Ölmeden önce kendisinden son bir yadigar olarak, yaşadığı hayatı ve çingene yaşantılarının inceliklerini de yazdığını defteri Hayri Bey'e verir.
İstanbul'un sokak hayatını canlı manzaralarla tasvir eden tam bir Türk klasiği. Sait Faik Abasıyanık'ın yazar ve kitap hakkındaki övgülerini hakeden güzel bir kitap.