Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1938'de Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün hemen ardından devlet ve onu yönetenlerin çoğu, "fikri hür, vicdanı hür" kuşaklar yetiştirmek yerine, kazara böyle yetişebilmiş kuşaklara karşı kendilerini koruma kaygısına düştüler. O zaman, Köy Enstitüleri kapandı Tercüme bürosu kapandı Tercüme mecmuası kapandı. Halkevleri kapandı. "Anadolu Aydınlanması" son buldu Kırklı yıllar, "Anadolu Aydınlanması"nın filizlendiği yıllardı. Ellili yılların başında ise kapısında devletin resmi ya da sivil polisin beklemediği aydın neredeyse kalmamıştı. Geleceğin aydınlarına yönelik kitlesel kıyımların temeli o yıllarda atıldı. Kısaca belirtmeye çalıştığım bu yol, "fikri hür, vicdanı hür kuşaklar yetiştirme" idealinden "dindar gençlik yetiştirme" idealine uzanan yoldur.
Sayfa 21
Gezi Parkı'nda toplanan gençliğin hedefleri sadece birkaç ağaç ve binayla sınırlı değildi. Bu gençlik oraya, ellili yılların başından bugüne demokrasi, özgürlük ve eşitlik adına kendisine kuşaklar boyunca gerçek diye benimsetilmeye çalışılmış yüzlerce, binlerce yalanı tasfiye etmek için toplandı. Bugünkü iktidarın bugünün gençliğine artık bugünün ve yarının toplumu gözüyle değil fakat sadece kendisine iman edenlerden oluşacak bir cemaat gözüyle bakmaya kalkışması ise, bardağı taşıran son damla oldu.
Sayfa 111
Reklam
Sanatı öldürmek, sevgiyi öldürmektir.
Sayfa 97
Yetmişli yıllarda, üniversitelerin son sınıflarına gelenler umut doluydular. Zaman o atmosferi silip süpüreli çok oldu. Şimdi üniversitelerin son sınıflarına gelenlerin çoğu, sanki önünde dibi görünmeyen bir uçurum açılmışçasına kaygılar içerisinde.
Sayfa 237
İktidarın kim olduğu önemli değil. Burada önemli olan, zihniyet.
Reklam
Ben, dipsiz, uçsuz bucaksız bir yalnızlığın içine doğmuştum.
Sayfa 27
Vergilius'un Ölümü'nden
Her zaman kendi hayatımın sınır boylarında, benim olmasını istediğim, ama asla benim olmasına izin verilmemiş bütün hayatların sınır boylarında dolanıp durmamış mıydım? Ben de huzur nedir bilmeyen, bir yandan ölümden kaçar ve korkarken bir yandan da kim bilir kaç kez ölmeyi aramamış mıydım? Ben de en yakınındaki yetişkinlerin bile rehberliklerinden yoksun kalarak, hep kovalanmaya yargılı, gerek iç gerekse dış dünyanın tutkuları arasında yolunu kaybetmiş, bunun sonucunda içini kaplayan korku yüzünden kendi hayatına aslında sadece konuk olabilmiş biri değil miydim?
Sayfa 38
Artık düşünme ve hayatı sorgulama eylemlerinin çok uzağında, sadece inanarak yaşamanın umarsız "rehaveti" içerisinde yaşamaktayız.
Sayfa 223
Evet. Önce şairleri yaktılar.
Sivas 1993, Madımak Oteli.Kitabı okudu
Reklam
Şükran Yiğit
Modern insanı sadece bir meta tüketicisi olmaktan çıkartıp, aynı zamanda bir konsept, bir 'life style' tüketicisi haline dönüştüren ve 'tüketiyorum o halde varım!' diyen yüzbinlerin her gün yeni bir sürümünü pazara sunan bir mekanizmanın içinde yaşıyoruz.
Sayfa 189
Kafka'nın Şato'su Silivri'de mi?
Belki de Silivri'deki, Kafka'nın Şato'sudur. Belki de Albert Camüs' nün yirminci yüzyıla takmış olduğu "Korku Çağı" adı, bizim diyarlarda ancak şimdi, yani yirmi birinci yüzyılda geçerlik kazanıyordur . Malum ya bizim diyarlara her şey biraz gecikerek gelir. Matbaa, iki yüz yılı aşan bir gecikmeyle gelmişti Dahası, örneğin Rönesans hiç gelmedi. Aydınlanma Çağı, daha başlamadan bitiverdi. Eleştirel düşünce tohumları, inançların karartmaları arasında görünmez oldu.
Sayfa 58
"...halkın büyük bir bölümü hükümdarlar, büyük toprak sahipleri ve din adamları tarafından batıl inançlarla ve eskimiş sözlerle örülmüş bir sis perdesine sarılıyor; perdenin amacı bu kişilerin türlü dolaplarını gözden saklamak. Çoğunluğun yoksulluğu sıradağlar kadar eski ve bütün kürsülerden bu yoksulluğun sıradağlar kadar yıkılmaz olduğu ilan ediliyor..."
Bilgi açlığı, yerini para ve mevki hırsına bıraktı.
"Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır..." Mustafa Kemal ATATÜRK
157 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.