1000Kitap üyesi yazarların kitaplarını okumaya karar verdim ve Büşra Şahin'in Göldeki Ev romanıyla başladım.
Yazmak zor, zevkli ve yalnız bir uğraş. Okur olmanın ise şöyle bir durumu var: Sefiller'i bile eleştirebilirsiniz. Yazar eserini kamuya açarak bu imkanı herkese tanır. Yine de okur eleştiri yaparken emeğe saygı sınırları içinde kalmalı ve hakarete varan yorumlardan titizlikle kaçınmalıdır. Ben herkesin yazabileceğini, genel beğeniye göre yapılan iyi ve kötü değerlendirmelerinin çok da önemli olmadığını düşünüyorum. İyiniyetle yapılan kritiklere de ister iyi ister kötü subjektif olduklarını unutmadan bakmak lazım. Tabii ki hayatınızı yazarak kazanmıyorsanız.
Romana gelecek olursak Büşra Şahin'i tebrik etmek istiyorum. Anlatım ve diyaloglar bir iki yer dışında çok başarılı, mekan zaman ilişkisi çok zekice halledilmiş, kurgu sağlam, konusu basit, yöntem klasik ama merak uyandırıcı. Hırtık bizden bir mit ve gayet iyi resmedilmiş, kişilik olarak da yer alması ortamı daha sıcaklaştırabilirdi. Korku filmlerini, kitaplarını hiç sevmem, çünkü korkuyorum. Göldeki Ev'i okurken korku yerine merak daha baskındı. Belki Hırtık'la olan ilişkisini Damla'ya anlattırmak yerine yaşandığı gibi hikayeleştirseydi korku ön plana geçebilirdi. Baria ve Rüzgar ilişkisinin "seni seviyorum" noktasına nasıl geldiğini yakalayamadım.(Tüm kitap boyunca Baria'yı Rabia diye okudum nedense) Damla'nın günlüğü bölumlerindeki anlatımı sevdim. Editör başarılıydı. Yazarın anlatacak hikayeleri varsa başka türde eserlerle daha çok insana ulaşabilirmiş gibi hissettim. Ne olursa olsun yazmaya devam etmeli.