amaçladığı şey her zaman basit bir hayat anlayışıydı. Bu amacını adım adım gerçekleştirirken yolun güçlüklerle nasıl dolu olduğunu anlıyordu hatalarını görerek doğru yönde düzeltici adımlar attıkça her seferinde içinde bir mutluluk hissi duyuyor ve gururlanıyordu sık sık kendi kendine “basit yaşamak hüner isteyen zor bir iş” diyor ve aceleci bakışlarla işlerin nerede ters gittiğini nerede bir eğrilik olduğunu hayat ipliğinin nerede yanlış sardığını ve içinden çıkılmaz bir kördüğüme dönüşeceğini hemen görebiliyordu.”
Gününü konusmadan geciren,
bir sey görmeyen ve bundan üzülmeyen, bir sey okumamis, incelememis ve karsilastirmamis olan bir Ispanyol,
yikim aninda gereken gücü, alacagi kararlarin büyüklügünde bulur.
Higbir sey zekâyı tutkulu bir kusku kadar bileyemez. Higbir sey olgunlasmamis bir zihnin bütün olanaklarını karanlıkta kaybolan bir
iz kadar harekete geciremez. Bazen cocukları bizim gerçek
addettigimiz dünyadan ayiran sadece incecik bir perdedir ve
rastlantisal bir rüzgâr la açiliverir.
Bizi saran sicakligin. Soguyan gecelerin. Ve geceleri bürüyen yildizlarin. Iki insanin sarılarak geçirdiği bu sarsıntı özü
olmali evrenin. Sonsuza dek varan, var eden, yasatan, yasami ileri çaglara dogru devreden bu birlesme...
Ölüm düsüncesi izliyor beni. Gece gündüz kendimi öldürmeyi düsünüyorum. Bunun belli bir nedeni yok. Yasansa da olur, yasanmasa da. Bir kayg yalniz. Beni, kendimi öldürmeyi
denemeye iten bir kaygi.