Bazen böyle olur, hüzün yağar gökyüzünden...
Yangın bir taraftan, Sel bir yandan sallar bizi...
Biri yıllarca çok istediği bir şeye kavuşamaz, birinin yakını vefat eder, birinin yakını hastalıkla uğraşmakta...
Kendi günlük dertlerimiz bu dertlerin yanında küçük görünür.
Ama insan çevresiyle birlikte tutulur hüzün sağanağına...
Ve kalır bu yağmurda, öylesine aniden yağan bu sağanakta...
Sonra bir karar vermesi için 2 yol belirir önünde...
Ya karamsarlik karanlığında şikayet edinip, duracak, kufredecek, isyan edecek...
Ya da sağanak altında "Güzel Günler Göreceğiz" gibi şarkılarla yürüyecektir.
Gökkuşağı görmek umuduyla yürüyecek ama hiç bir şey düşünmeden yürüyecektir.
Sonunu düşünmeden beklentisiz bir sekilde yürüyecektir. Kazanma yada kaybetme, mutlu olma beklentisi olmadan...
Ama Bilir ki kazananlar, gerçekten mutluluğu hissedenler sadece yürüyenlerdir.
Nietzsche yürümek hakkında diyor ki “Elimizle yazarız evet; ama sadece ayağımızla ‘iyi’ yazarız”
“Mümkün olduğunca yerinizde az oturun”
“…ve açık havada doğmamış hiçbir fikre inanmayın.”