Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kira, piyasadan tırtılsız akçeleri toplayıp tırtıllı hâle getirdi, yani parayı yonttu, gramajını düşürdü. Bu paralar askere maaş olarak dağıtıldı. Eksik akçe alış verişlerde "tam" yerine esnafa veriliyor, esnaf almak istemiyordu. Asker, elindeki geçmez akçeden bîzar olup, bunun sorumlusunu bulup cezalandırmak istedi. Kimin yaptığı biliniyordu. Sipahiler Sadaret Kaymakamı Halil Paşa'nın huzuruna çıkıp, Ester Kira'nın kellesini istediler.
Kadim Türk tarihinde, kadınların pek mühim görevler icra ettikleri bilinmektedir, fakat Osmanlı'da hâlen bu tür işlere alışılmış değildi. Bilhassa muzır meselelerde Valide Sultan parmağının bulunmasına ne alışılmış ne de sevilmiştir, Safiye Sultan da inadına sevilmeyeni sevmeye devam etmektedir
Reklam
Geçip giden yıllarda ordularımızın başarılarından bahsedilemez. Çok kalayca yenebildiğimiz düşmanlara aynı kalaylıkta yenilmekteyiz. Padişah dirayetsiz, sadrazamlar liyakatsiz, serdarlar kifayetsiz, askerler iştahsız. İşi yo lunda giden bir kişi varsa o da her şeye rağmen Valide Sultan'dır.
2.Murat’ın Vasiyeti
Öldüğüm zaman beni Bursa’da camimin yakınına gömün. Büyük hükümdarların gösterişli türbelerinden istemiyorum. Cesedimi toprağa gömün ki, Allah’ın lütfü olan yağmur beni yıkasın . Mezarımın etrafına Kur’an okuyanların rahatça oturabilmeleri için dört duvar üstüne küçük bir dam yapın. Eğer başka bir yerde ölürsem bir perşembe günü Bursa’ya getirin ve cuma günü toprağa verin
Tursun Bey
Ölçüsü düzgün olmayan terazi iyi tartmaz, çeliği iyi dövülmemiş parlak kılıç işe yaramaz, güzel olmayan söz iyi sonuç vermez, amelsiz ilim netice vermez, adaletsiz ülke baki olmaz”
Yaşasın kuvvet, var olsun itibarlılık! Sitem ettiğimiz hatta ümidi kestiğimiz son padişahlar zamanı dahi Osmanlı Devleti'nin, dünya birinciliğini devam ettirdiği zaman dilimi içindedir. Padişahlar haremden çıkmadığı, paşalar şahsi menfaatleri peşinde koşmaktan bitap düştüğü yıllarda bile cephelerde Türkçe zafer şarkıları söyleniyor ise ordularımız kuvvetten düşmemiş demektir.
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü kadını olmanın da ötesinde, dünyanın en güçlü kadınıydı Safiye Valide Sultan. Ona dokunan yanar, ama akıllı olup da istifade yolunu tutanlar sıcaklığından yararlanabilir. Padişah dahi emirlerine karşı gelmekten sakınırken validesinin, başka kimselerin onunla aşık atmaya kalkışması abesle iştigal değil de ne?
Ahiliğin Düsturu
Ahiliğin açığı kaçtır? Dörttür. Say gelsin! Eli, yüzü, gönlü, sofrası... Kapalısı kaçtır? Üçtür. Say gelsin! Gözü, beli, dili... Gözü kapalılıktan murat nedir? Kimsenin suçunu, ayıbını görmemektir.’
Devlet büyüklerinin ölümü büyük kayıplardır, hep öyle bilinir. Bazı devletlilerin ölümüyle yaşattığı sevinç sağlığında yapamadıklarının yerini tutuyor; örneğimiz Sinan Paşa. Koca Sinan Paşa'nın her nefes alışı memlekete-millete zarar vermeye başlamıştı, ölümüyle vatana hizmette bulundu, herkes ondan kurtuldu. Bir de hazine bayram etti Koca Sinan Paşa'nın geride bıraktığı servet sayesinde.
Ahiler
Ahi gençleri gündüzleri çalışırlar. Kazandıkları parayı ge tirip şeflerine verirler. Bu parayla tekkenin giderleri karşılanır ve birlikte yaşamak için gerekli yiyecek ve meyva satın alınır. O sırada kente bir yolcu gelmişse, Ahiler onu tekkelerinde ağırlar. Konuk olmadığı zamanlarda bir araya gelip topluca yemek yer ler, türküler söylerler. Sabah işlerine dönerler
Reklam
İnsanlar, son nefeslerinde yalan söylemez denir ya, Koca Sinan Paşa'da böyle bir hâl görülmekte. Meselâ doğru bir sözü daha var bu ihtiyarın: "Zengin olmayan bir vezirin hükümet reisliği etmesi mümkün değil!"
Bizans’ın Dağılmasının Ekonomik Sebebi
doldurdu. Za manla güçlü Basileus’un yerini tekfurların almasına eş olarak Bizans, Doğu Akdenizdeki ticaret üstünlüğünü de kaybetti. Savunma giderlerinin artmasıyla İtalyan tüccar devletlerine bağımlı olmaya başlayan Bizans, ardı ardına Venedik ve Cenova tüccar kentlerine vergi affı getirdi. İş bir yerde öyle bir hâl aldı ki Bizans tamamen İtalyan ürünlerinin ithalatçısı oldu. Bunlara karşılık, ihraç edilen sadece buğday ve zeytinyağıydı. Kısacası Bizans, Doğu ya karşı savunduğu Batı tarafından so yulmaya başlamıştı. İçine düşülen durum o denli bunaltıcı bir noktaya geldi ki, savaş masraflarını karşılamak için taht naibi olan Anna, kıymetli Bizans imparatorluk tacını ve diğer Bi zans devlet simgesi mücevheratını otuz bin düka altın karşılı ğında Venedik Cumhuriyeti’ne rehin olarak verdi. Daha sonra bu durum, halk algısında kuvvetli bir Katolik düşmanlığı ve Ortodoksluğa sığınma güdüsü biçiminde dışa vurulacaktı.
Nereye kadar, diye sormalıydı kendi kendi ne; nereye varır bu yolun ucu? Safiye Sultan, uyuşturucu müptelası insanlar gibi olmuştu kaynanası Nurbanu Sultan sayesinde, şimdi bu hastalığın kendisine sever oldu, kurtulmayı düşünmesi imkânsız. Bir devri daim başlamış, alanın da satanın da memnun göründüğü çarkın içinde paralar yüzüyor. Birinden makam karşılığı alınan rüşvetin bir miktarı başka bir işe yarayacak kimseye aktarılıyor, bir miktarı da birikiyor istikbal için. O zaman, ne alanın dilinde rüşvet idi bu paraların adı ne de verenin, pişkeştir yahut hediye.
Osmanlı’yı tercih eden Bizans köylüsü
Kısacası Bizans’ın itici gücünden kaçan ahali için Osmanh nizamı bir çekim alam oluşturmaya başladı. Çünkü Hristiyan Anadolu ahalisi, bozuk Bizans düzeninin kendileri için gün den güne tahammül edilemez hâle geldiğini görüyor, bölgeleri ele geçiren OsmanlIların bu sorunu Gordion düğümü gibi bir hamlede çözdüklerini görüyorlardı. Düşünsenize tekfurların ağır vergisi ve angaryası altında ezilen bir Hristiyan Rum köylü, Osmanh idarecilerinin arzın tahammülüne göre kendisini vergilendirdiğini görüyor, derin bir nefes alıyordu. Ayrıca Osmanh Devleti’nin başma diktiği görevlinin hiç bir şekilde mülkiyet sahibi olmadığını hatta mîrî arazi denilen şeyin padişahın bile mülkü olmadığını anlıyor ve hafif vergi lerle, düzenin bozulmaması için sistemin saat gibi işlemesini sağlayan Müslüman Osmanh yöneticilerini derebeyleşen Bi zans kaosuna tercih ediyorlardı.
Bir yandan Sinan Paşa, diğer yandan onun oğlu Mehmet Paşa devletin itibarını ayaklar altına almışlar cephelerde, on binlerce askerin şehit düşmesine, savaşın kaybına sebep olmuşlardı. Bütün eksileriyle Sinan Paşa tartılıyor İbrahim Paşa'nın terazisinde, oturtulduğu kefe yerden kalkmıyor. Bir diğer kefeye kendini koyan Bosnalı Damat İbrahim Paşa, kayın validesi Safiye Sultan'ı da yanına alıyor, hesap meydanda! Hülasa, bütün müsbet tesirler İbrahim Paşa'nın sadrazam olmasından yana, karşısında bir tek menfi varsa o da Sinan Paşa'dır.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.