Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tarih nasıl araştırılmalı ?
Karl Popper'in geliştirdiği bilim metoduna göre, bir teoriyi doğrulamak ya da doğrulayacak veriler kadar, yanlışlayabilecek veri ve süreçlerin de dikkate alınması gerekir. Ancak sabit fikirle ve ideolojik olarak hareket edenler buna dikkat etmezler. Kafalarındaki şablonu ortaya koyup, daha sonra buna uyacak verileri alt alta sıralarlar. Osmanlı tarihine veya başka tarihleri övmek veya karalamak için bakanların aslında bilimsel anlamda birbirlerinden farkları yoktur. Bu anlayıştakiler baştan iyi veya kötü diye nitelendirdikleri olayları, kişileri, düşündükleri kalıp içerisinde göstermek için tarihten delil toplarlar ve bunları analiz etmeden teorilerine dayanak yaparlar. Bir hadise hakkında gösterilen binlerce delil, onun kesin ve genel olduğunu veya olmadığını göstermez. Binlerce örnekle yapılacak genellemeler her zaman aksi bir örnekle yanlışlanabilir. Bilimsel bir temele dayanan araştırmada önce hadise anlaşılmalı, daha sonra ise izah edilmelidir. Eğer izah edilemiyorsa, niçin izah edilemediği izah edilmelidir.
Demokrat Parti de iktisadi açıdan önemli toplum katmanlarını dikkate almadı ve Osmanlı-Türk devlet geleneğine uygun olarak sadece kitlelere hitap etmeye önem verdi." Aracı konumunda olması gereken yapıların (in­ termediary structures) yokluğunda, kitleler de elbette kolayca yönlendirilebilirdi. Aslında Demokratlar aşkın devlete değil, bürokratik seçkinlere muhaliftiler.
Reklam
Osmanlı hükümdarları ve yakınları debdebe ve gösteriş içinde yaşayabilmek için ülke ve ulusun bütün servet kaynaklarını kuruttuktan başka, ulusun her türlü çıkarlarını peşkeş çekerek, devletin onur ve şerefini feda ederek birçok dış borçlanmalar yapmışlardı. O kadar ki, devlet bu dış borçların faizlerini ödeyemeyecek duruma gelmiş, dünyanın gözünde iflas etmiş sayılmıştı.
Batı dünyasının büyük bir bölümünde İstanbul'un 1453'te düşmesinin yarattığı şok hala etkisini sürdürmekteydi; bu olay Os­manlı Türklerinin ilerleyişinin artık durduğunu göstermediği için, yüklendiği anlam daha da büyüktü. Yüzyılın sonuna gelindiğinde, Osmanlı Türkleri-Yunanistan'ı ve İyonya Adalarını, Bosna'yı, Arna­vutluk'u ve geriye kalan Balkan topraklarının çoğunu almışlardı; bundan da beteri, yüreklere korku salan yeniçeri ordularının Buda­ peşte ve Viyana'ya doğru ilerledikleri 1520'li yıllardı. Güneyde, Os­manlı kadırgalarının limanlara baskınlar yaptıkları İtalya'da, papa­lar, Roma'nın kaderinin de yakında İstanbul'unkine benzeyeceğinden korkar olmuşladı.
Türk kimliği, şuuru, tarih kitabı okuyarak, tarihi piyes seyrederek, şiirle, müzikle oluşmuş bir şey değildir. Doğrudan doğruya kan, ateş, kavga ile yani hayatın kendisi içinde oluşmuştur.
“Desem de demesem de gavur değil miyim? Üzme kendini üzme; ben Osmanlı’yım Ali Emmi, Osmanlı.”
Sayfa 378 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Yusuf, “Üç Tarz-ı Siyaset” üzerinde düşüncelerini şöyle bir sonuca vardırmaktadır: “Osmanlı milleti yaratmak, kimi yararlar kapsamakta ise de, eylem dışıdır. Müslüman birliği veya Türk birliğine yönelen siyaset, Osmanlı devleti için aynı çıkarları ve sakıncaları kapsamaktadır. Eylem yönünden de aynı kolaylık güçlük vardır denilebilir. Böyle bir durumda İslamlık ve Türklük siyasetlerinden hangisi yürütülmelidir?” Yusuf’un bu tezi bu soru ile ve aydınları düşünmeye davet etmekle sona ermektedir.
“İslamı fikirden çıkarıp eylem haline getirmek” Tek gayemiz!
İslamcılık: Osmanlı İmparatorluğunda, Osmanlıcılık fikrinin zayıflaması üzerine Abdülaziz devrinde başlamıştır. Avrupa siyaset yazarları buna Panislamizm de demişlerdir. Abdülhamit Panislamizmi fikir halinden eylem durumuna getirmiştir.
“Osmanlı Devleti Örgütleri Tarihi Üzerine Bir Deneme” adlı tezine işaret edilmelidir. Tezin önemi şu noktalarda belirmektedir. Bir Türk yazarı (Yusuf Akçura) ilk kez Fransızca olarak bu konuda olayları örgütlerle açıklamaya çalışmıştır: açıklamasında sıkı bir eleştiri yöntemi kullanmıştır: tezin sonunda pratik bir sonuca varmıştır. “Genç Türklerin uğrunda çalıştıkları Osmanlı milleti oluşturma hareketi, boş bir girişimdir. Tek çıkar yol ulusçuluktur.”
Tekbir'in ortaya çıkışına sebep olan kutlu hadise ile segâh makamındaki Itri'nin segâh bestesi arasındaki muhteşem ahenk Osmanlı zevk-i seliminin bir başka zirvesidir. İslam medeniyetinin ilk bakışta çok basit ve muhtasar gibi görünen bu muhteşem tecellisi kadim musikimizin büyük dehası Itri'ye nasib olmuştur.
Reklam
Her Dava Adamının Bilmesi Gereken Basel Konferansı ve Siyonist Hedefler:
Theodor Herzl tarafından 1897'de Basel'de 1. Siyonist kongresi yapılırken bu toplantıda Herzl, Dünya Siyonist Teşkilatı'nın başkanı seçildi ve yaptığı açılış konuşmasında: "Biz Yahudi ulusunu barındıracak olan evin temelini atmak için buradayız" diyerek ana niyet ve hedefi ortaya koydu. Toplantıda Alınan dört maddelik ana kararlar: 1. Sultan Abdülhamit tahtan indirilecek. 2. Osmanlı Devleti yıkılacak. 3. İlk 50 yıl içerisinde İsrail devleti kurulacak. 4. 100 yıl sonra da yani 1997 yılında Büyük İsrail devleti kurulacak. Önce Osmanlı'dan İsrail Devleti'ni kurmak için para karşılığında toprak satın alınmak istendi. Osmanlıya bu topraklar karşılığında: 1.Osmanlı devletinin otuz üç milyon İngiliz altınına ulaşan borçlarının tamamının ödenmesi, 2. İmparatorluğu korumak için 120 milyon altın franka mal olacak deniz filosu yaptırılması 3.Devletin mali durumunu canlandırmak için otuz beş milyon altın lira borç vermesi teklif edildi. Fakat Sultan Abdulhamid, "Bu topraklar kanla alınmış- tır, ancak kanla verilir" diyerek bu teklifi reddetti. Bunun üzerine Siyonist kongrede alınan dört maddelik ana kararların uygulamasına geçildi. Siyonistler bu kararlarını siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda adım adım uyguladılar. Bu adımların sonucunda õnce Emanuel Karasu'nun başında olduğu heyetin tebliği ile Sultan Abdulhamid tahttan indirildi. Sonrasında Osmanlı parçalandı, kongreden tam 50 yıl sonra da 1948 de İsrail devleti kuruldu. Geride tek hedef kalmıştı o da vaat edilmiş topraklar üzerinde başkenti Kudüs olan büyük İsrail Devleti'nin kurulmasıydı.
Gezegeninde bilim insanları insanların kusursuz yüzlere sahip olmalarını ve bunun sonsuza dek sürmesini sağlamışlardı, ne var ki bunca zaman içinde insanoğlunun ruhunun çürümesine engel olamamışlardı.
Sayfa 226 - Doğan Kitap "Ayşe"Kitabı okudu
Hiç dışarı çıkıp bakmazsan bir kafesin içinde olduğunu göremiyorsun.
Sayfa 197 - Doğan Kitap "Ayşe"Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.