Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Talat
Osmanlı topraklarında başlayan inkilap hareketlerinin en önemli isimlerinden olan Talat, kendine özgü kişiliğiyle etrafındakilerden ayrılıyordu. Talatın hayatta en çok üzüldüğü durumlardan birisi onun Türk kimliğine yapılan saldırıdır. Talat hepimizden daha cesur daha atak dünyaya metelik vermeyen bir karaktere sahipti. “Vatanın selameti için her fedakarlığı ifaya hazırız” Geniş omuzları sert ve derin bakışları tok sözleriyle yalnız beni değil herkesi kendine çekiyordu. İstibdadın yıkılması için yalnızca evini ve sofrasını arkadaşlarına açmakla kalmıyor dahası büyük riskler alıyordu. O daima bu cemiyetin sanki ruhu idi gerçi cemiyetin bütün hayatı müddetince resmi reisi Talat değilse de o her vakit fiili reis idi. Sadarete geçmeden evvel devletin ilk mercii de son mercide hemen hemen Talat idi denilebilir. Selanikte talatı tanıyanların onunla ilgili vardıkları kanı namuslu zeki hamiyetli ve vatanını çok seven bir kişi olduğuydu.
Kronik yayınevi.
Bunlardan biri; klasik Osmanlı padişahlık otoritesi eski anlamını kaybetmiş, yüksek otorite Harem'in kontrolü altına düşmüştür. Gelişmenin başlıca nedeni, tahta vâris olacak şehzadelerin haremde tutulmaları, yani kafes yöntemi olarak tespit edilebilir.
Reklam
OSMANLI, İSLÂM AŞKINDA ERİMİŞ...
İbrahim Sabri Bey konuşmasını, babası Mustafa Sabri Efendi'nin şu sözleriyle noktalamak istediğini söylemiş ve şöyle demişti: - "İslâm, Müslüman olmak şerefiyle müşerref olan her kavme yakışmıştır; Fakat Türk'e daha da çok yakışmıştır. Osmanlı, İslâm'ı ilminin yanında edebi ile birlikte almış, benimsemiştir. Osmanlı, İslâm'ı yaşamak aşkında erimiş; dini, bütün hayatına, hâl ve harekâtına tatbik gayesinde fânî olmuştur..."
Sayfa 316 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Osmanlı İslâm'da Erimiştir, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
giriş
17. yüzyılın ilk yarısında, Osmanlı tarihinde yapısal gelişmelere damga vuran büyük değişiklikler meydana çıkmıştır.
Günümüzde, Osmanlı devlet felsefesi ve dünya görüşünün canlanma yolunda olduğunu savunanlar vardır.
İkinci ve üçüncü ciltlerde, dünya devleti Osmanlı İmparatorluğu'nun bahsi geçen duruma düşmesinin nedenlerini, iç ve dış sorunlarını özellikle padişah otoritesinin yok oluşu karşısında çeşitli odakların iktidarı ele geçirme mücadelesini anlatmaya çalışmaktayız.
Reklam
*ZİHAFSIZ ve **İMALESİZ ARUZ VEZNİ...
İbrahim Sabri Bey, konuşmasına şöyle devam etti: - "Osmanlı Dil ve Yazı'da yaptığını Şiir lisânında da yapmıştır. belki tuhafınıza gider; inanması güçtür, fakat bu olmuştur ve Osmanlı son devirde, aruzu o hâle getirmiştir ki, zihaf ve imâleyi kaldırmıştır. [...] Şairlerimiz Tanzimat'la başlayan, Fikret, Âkif ve Yahya Kemal'le devam eden bir edebî hareket neticesinde, lisanımız bu hâle gelmiştir. M. Âkif Bey'in Safahat'ında ve Yahya Kemal'in şiirlerinde, vezin icabı, zihaf ve imâleye ihtiyaç duyulmamıştır...
Sayfa 315 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Türkçenin Zenginliği, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
TÜRK ve HÜSN-i HAT SAN'ATI...
İbrahim Sabri bey Türk yazı san'atı bahsine geçti ve şöyle devam etti: - "Osmanlı, yazı bahsinde de (ilmî ve edebî asahada olduğu gibi) büyük bir hamle yapmıştır. Arabın ilk kullandığı primitif, iptidaî yazı şeklini, Kûfî yazıyı almış; dokuz güzel şekilde geliştirmiş, faekalâde bir sanat eseri hâline getirmiştir: Sülüs, celî, nesih, rik'a, ta'lik, dîvânî, icaze, kûfî, reyhanî... Bunlarla bir hüsn-i hat sanatı ihdas eylemiştir ki, bu netice ömürler süren çalışmalarla mümkün olabilmiştir...
Sayfa 315 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Aruzun Türkçeye İntibakı, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
TÜRKÇENİN SERÜVENİ...
Üstad mahmud Şakir'in Türkçenin nasıl bu kadar zenginleştiğine dair sualine İbrahim Sabri Bey'in cevabı muhteşem oldu, herkesi hayrette bıraktı: - "Efendiler, Selçuklu'yla tekâmüle başlayan ve Osmanlı'yla, Türkün ilmî ve edebî san'at dili o hâle gelmiştir ki, Arapçadan ve Farsçadan daha zengin olmuştur, dersem şaşmayın! Niçin? Çünkü Arapça ve Farsçada yalnız Arapça ve Farsça kelimeler var. Halbuki Türkçe, bu iki lisânın en güzel, en âhenkli ve en lüzumlu kelimelerini almış; üç dilin en güzel kelimeleri ile güzeller güzeli, âhenkli bir lisân teşekkül etmiştir. Türk şairleri de bu sayede, kelime ve kâfiye zenginliğine kavuşmuşlar ve divan edebiyatını, öyle güzel bir terkib ile en yüksek edebiyat şahikasına eriştirmişlerdir..."
Sayfa 314 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Üstad Mahmud Şakir-, Türkçenin Zenginliği, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
"Osmanlı yüksek görevlilerinin ne denli ahlaksız olabilece­ğini ve açgözlülüklerinin onları nerelere sürükleyebileceğini bilmiyor değilim. Ama şu içinde bulunduğumuz durumda, or­talığa karmaşa egemen olmaya başladı. Buradaki olaylar Kons­tantinopolis'te duyulduğunda, kelleler düşecektir yere. Ka­dı'nın, bir iki altın için kendi kellesini tehlikeye atmaya hazır olabileceğine inanıyor musunuz?" "Genç dostum, eğer insanların her zaman akıllarıyla hare­ket ettiklerini varsayarsak dünyanın gidişatından hiçbir şey anlayamayız. Akılsızlık tarihin en güçlü ilkesidir."
Sayfa 174 - YKY, 56. Baskı, Çev. Samih Rifat
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.