Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İSTİKLÂL MARŞINI ANLAMA VE ANLATMA ETKİNLİĞİ SONUÇ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ KAHRAMAN ORDUMUZA 👉1-Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; İstiklal Marşımız "korkma" diye başlar. Biliyorsun ki bu, Resûl-i Ekrem'in Sevr mağarasında Ebû Bekir'e söylediğidir. Bunlar tesadüf değil." (İsmet ÖZEL) İstiklâl Marşı'nın ilk kelimesi KORKMAdır. Buradaki korku ne can
KİTAP LİSTESİ AD YAYINLARI Feministlere Masallar - Maeve Binchy
Reklam
SULTAN II.BAYEZİD
Fatih Sultan Mehmed Osmanlı İmparatorluğu'nu Asya ve Avrupada kanatlandırırken, oğlu TI. Bayezid'in onu ayakları yere basar hale getirdiğini görürüz. Belki Fatih zamanındaki gibi geniş toprak fetihleri görülmez onun devrinde ama dikkatleri dış fethe değil, iç fethe yöneltmiş olması, devletin dayanacağı temelleri tahkim etme, ideolojiyi sağlamlaştırma gayreti içerisine girmesi, bunun için ilim adamları, sanatkârlar ve tarikat şeyhlerini yeni başkente çağırması, vakıfları kurup geliştirmesi, II. Bayezid'in büyüklüğünü göstermesi bakımından önemlidir. Bazılarının “Sofu” lakabını yobazlık manasında alarak onu gerici olarak göstermeye çalışmaları fevkalade yanlış bir tavırdır.
Osmanlı padişahları içerisinde çok okumaktan gözleri bozulan ve bu yüzden mercek kullanan tek padişah Yavuz Sultan Selim Han'dır.Geceleri yalnız 3-4 saat uykuyla yetinir,diğer zamanlarını okuyup yazmakla geçirirdi.
Sayfa 64
SULTAN İBRAHİM (1640-1648)
Tarihlerimizde genellikle “Deli” diye anılan Sultan İbrahim bu lakabını, can düşmanı olan Şeyhülislam Karaçelebizade Abdülaziz Efendi'nin Ravzatü'-Ebrâr adlı tarihinden mülhem olarak' II. Meşrutiyet devrinde yaşamış bazı tarihçilerin, özellikle Mizancı Murad'ın işgüzarlıklarına borçludur. Rahmetli M. Çağatay Uluçay'ın “Sultan İbrahim deli mi yoksa hasta mıydı?” başlığı altında uzun süre değişik dergilerde yayınladığı geniş kapsamlı incelemesinden de anlıyoruz ki, ruhi bir rahatsızlığı vardı ama kesinlikle “Deli” değildi.
Sayfa 134Kitabı okudu
Bil ki, bu devleti kuranlar, yeryüzünün en haşmetli ve en büyük hükümdarlarıdır. Onlar, en kudretli saltanata, en geniş memlekete sahiptirler. Yüksek bir kudret ve akıl sahibidirler. Bahtları ve kısmetleri açıktır. Çok hayır yaparlar ve ihsanda bulunurlar. Onların saltanatları en şevketli, kılıçları en keskin, mızrakları en sivridir. Mal, at ve silah bakımından yeryüzünün zenginidirler. Görüşleri en doğru, yolları en güzeldir. Şiddetli bir kuvvet ve tesirleri vardır. Doğu'nun ve Batı'nın, karaların ve denizlerin hükümdarı, Mekke ve Medine'nin koruyucusudurlar, Allah onları, Süleyman Peygamber'den sonra hiç kimseye nasip olmayan bir hükümdearlıkla şereflendirmiştir. Bu husus, hükümdarların ve sultanların hayatlarını tetkik edenlerin malumudur. Müneccimbaşı Ahmed Dede
Reklam
Osmanlı Devleti'nde ilk madalyanın I. Mahmud zamanında çıkarıldığını biliyor muydunuz? Bu madalya dikdörtgen şeklinde altından dökülme olup üzerinde tarih bulunmamaktadır. Bir yüzünde tuğra, öbür yüzünde "Feli'llahi hayrun hafizen ve huve erhamü'r-râhimîn" (Yusuf suresi, 64: "Allah en iyi koruyucu ve rahmet edenlerin en merhametlisidir") ayeti işlenmiştir.
OSMANLI “İMPARATORLUK?” MUDUR YOKSA "DEVLET” MİDİR?
Zaman zaman Osmanlı Devleti için “imparatorluk” terimini kullandığım için yadırganıyorum. “İmparatorluk” (empire) kelimesinin “emperyalizm” (imperialism) kelimesiyle bağlantısı dolayısıyla ortak hafızamızda olumsuz çağrışımlar taşıdığı doğru olmakla birlikte yine de Osmanlı Devleti için “imparatorluk" terimini kullanmayı tercih ediyorum. Neden? Çok basit ve pratik bir sebebi var bunun: Osmanlı Devleti tabiri doğrusu olmakla birlikte Arapçadaki “devlet (ed-devlet) kelimesi özellikle son yüzyıl içerisinde klasik İslam kültüründe haiz olduğu çok geniş anlam alanını kaybetmiş ve neredeyse tamamen ulus-devlet (nation-state) ile özdeşleşmiştir. Bu durumda devlet teriminde Osmanlı Devleti'nin beşeri bünyesini meydana getiren ulus-dışı oluşumlar ifade edilemez olmaktadır. Çok kavimli, çok dilli, çok dinli, hatta çok hukuklu bir yapının mevcut ulus-devlet algısı içine sığamayacağı açıktır. Ulus-devlet bir asli millete dayanır ve diğerlerini azınlık kabul eder. Oysa imparatorluk teriminde hiç olmazsa bu çok milletli ve çok dinli vs. farklılıklara hoşgörüyle yaklaşan bir devlet imajı muhafaza edilmektedir. Bu bakımdan sakıncalarını bilsem de, Osmanlı için devlet yerine imparatorluk demeyi genellikle tercih ediyorum. Keşke devlet kelimesi asli anlamını muhafaza edebilseydi de biz yabancı bir kelimeyle onu karşılamak zorunda kalmış olmasaydık.
Bir ara açtığım ama kullanmadığım blog sayfamdan
Çoğunu okumadım sağdan soldan derledim: Aşkın Şehidi - Ahmet TURGUT (Bozkırın Sırrı Türk Peygamber romanını öneririm) Aşkın Elçisi - Ahmet TURGUT Aşkın Secdesi - Ahmet TURGUT
Aç gözün bu nevm-i gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Azrail'in kasdı cânadır inan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Murâdî (III. Murad)
Reklam
Yıldız sarayının bahçesinde, tıpkı diğer Osmanlı saray bahçelerinde olduğu gibi çeşitli cins hayvanlar ve nadide kuşlardan oluşan bir hayvanat bahçesi vardı. Abdülhamid sık sık bu bahçeyi ziyaret ederek dinlenirdi. Bu değerli hayvanlar, 1909 Yıldız yağmasından sonra kapanın elinde kalmış, çoğu da telef olmuştur. Selanik' teki sürgününe sadece papağanını götürmesine izin verilmiştir.
Osmanlı padişahlarının bir kısmının aynı zamanda, asker olarak yetiştirildiklerini biliyoruz. Özellikle ilk on padişah ve sonrakiler içinde de "Genç" Osman, IV. Murad, II. Mustafa gibileri ordularının başında sefere bizzat çıkmışlar ve savaş meydanlarında veya kuşatmalarda çeşitli başarılar kazanmışlardır. Ancak IV. Murad hariç sonraki padişahlar içinde 'mareşal', yani bir büyük savaşı planlayan ve yöneten kurmay başkanı bulmak kolay değilken, ilk on padişahta mareşalliğin neredeyse genetik bir vasıf olarak karşımıza çıktığı görülür.
Osmanlı padişahları içinde tahtta bulunduğu sırada ameliyat edilen ilk ve tek padişah Sultan Mehmed Reşad'dır.
Bir ara kendi çapımda yaptığım bir anket vesilesiyle de tespit ettiğim gibi halk nezdinde Fatih Sultan Mehmed’in benzersiz bir yeri vardır. Diğer padişahlardan Yavuz, Kanuni, Abdülhamid gibi sevilenler vardır ama Fatih, açık ara öndedir. Bunun en büyük sebebini ise onun İstanbul’u fethedip Peygamber Efendimiz’in (sav) müjdesine nail olmasında aramak gerekir. Diğer sebepleri ise kendisine “Ebu’l-Feth” lakabı takılmasıdır, yani fetihlerin babası. Balkanlar, Akdeniz, Karadeniz ve Anadolu’ da yaptığı fütuhatla Fatih Sultan Mehmed, Osmanlı Devleti’nin yüzölçümünü iki kattan fazla artırmış ve seri düzenlemelerle onu gerçek bir “imparatorluk” kalıbına oturtmuştur.
325 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.