meselâ bir şansımız olsaydı, ölüm ile konuşmak gibi. geçerdim karşısına, söylerdim her şeyi tek tek. korkmazdım ondan, böyleyken böyle derdim, açık sözlü olurdum. bana acının merhalelerini nasıl tattırdığını anlatırdım ona. "o kadar soğuksun ki, benden aldığın insanları hatırlarken yüzlerine ilk dokunduğumda, parmak uçlarımda kalan o soğuk, yabancı hissi anımsayabiliyorum, yaşadığımız bir sürü sıcak anıdan evvel." derdim. sımsıcak gerçekliklerden geriye buz gibi hatıralar bıraktığını göstermek gibi saçma ve çaresiz isteklerim olurdu. bir şansımız olmadı. hep göz göze diz dize olduk "ölüm"le ama bir şeyler söylemek yasaktı. " olanlar oldu, ölenler öldü."