Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
Özge Bartin
Özge Bartin
@ozgebrtn
Bîne jiyaneke nû,bıla ewin bè heyîwbe.
Û baweriya hebûnè,rengè her roj nû be
Tekrarlanan hayatlar;
Biraz akılları zorlasa da tavsiye edilecek güzel bir psikolojik roman.
Bu roman da akıllara durgunluk verilecek bir olay yaşanır ve ölüm diye adlandırdığımız biten bir yaşamda karakterin tekrar canlanması ile serüvenine başlar. İlk başlarda her insanın isteyeceği şeyler olan güç , statü , para , eğlence gibi şeyler ilgisini çekerken bir zaman sonra sıkılması ve gerçek manada yaşamın aslında bunlardan ibaret olmadığı kanısına varır.
Tekrar tekrar dirildiği anlarda her şeyin tadına varan Jeff sonsuz aşkını da bu macera da bulup her dirildiği zaman ki yaşam planını Pamela ile yapar. İkilinin yaşamları ile olan serüvenleri her defasında yeniden yaşayacak çok şeyi birlikte tasarlayarak mutlu ölmek üzerinedir.
Her dirildiklerinde uyandıkları senenin üstüne yıllar ekleyerek uyanan ikili en sonunda öldükleri zamanda ölmeyip yeni şeyler ve onları karşılayacak yeni yaşam için çok mutlu olurlar fakat tek bir farkla yaşayacaklardır hayatlarını bu sefer birbirinden bağımsız ve ayrı bir şekilde ne yazık ki...
Sevgili Frida Sevenler üyeleri mutlaka okuyun ;)
Frida , bir devrin kadını ...
Hayatını hem çok iyi dile getirmiş hem de dönemin Amerika ve Meksikasında siyasi olaylara bakış açılarını da anlatmış aslında yazar. Yazı yönünden ve biçim olarak sürükleyici ,açık ve anlaşılır bir üslup kullanmış. Gel gelelim içeriğine. Daha yeni doğarken babasının kızında keşfettiği bir cevherdir aslında Frida . Ama genç yaşında geçirdiği bir kaza sonucu ile kendi benliğini bulan bir serüveni başlar böylece. Çeşitli acılar ve zorluklar, bedeninin her an nüksettiği dayanılması ağrıları bazen küstürse de yaşama karşı hep direnişi ile kazındı hafızalara.
Çocukluğundan beri var olan resim yeteneği de bir nevi hastalığı sayesinde başlar aslında . Hasta yatağında sürrealist resimler ile uğraşmaya başlar genç kadın.
Ve böylece baya sevilen bir sanatçı olma yolunda ilerlediğini görürüz
Diego ile olan ilişkisine gelirsek ise Frida çok sevip evlenir Diego ile . Hep bir çocuğu olsun ister ama hastalığı yüzünden çocuk sahibi olamayacağını öğrendiği andan itibaren daha çok hüznünü yaşayıp kendini resimlere verir ve onu tablolarına yansıtır .
Böylece aslında yaraları , hastalığı onu bambaşka bir kadına çevirir ve hepimizin gözdesi olur Frida Kahlo.
Sevgili yazarımızın "senden önce ben " kitabının devamı olan 3. kitabı da beğenerek okudum .
Öncelikle şunu dile getirmeliyim ki çoğu okuyucunun bu kitap analizinde kitabı gereksiz bularak sadece ilk kitapla sınırlı tutulmasını istemiş,bazen bazı yorumlara hak verdiğim yönler olsa da asla böyle bir düşünce benimsemem.Çünkü Louisa Clark'ın maceralar ve sürprizlerle dolu hayatı benimde hayatımda yer edindi ve her anını merak eder oldum .
Okuyucu sürükleyen bu 3 roman da kesinlikle okuyan kişiye bir sürü şey katmıştır eminim.
Gelgelelim kitabın ana temasına : Louisa Clark yepyeni bir ülkeye giderek Will'in onu her defasında ' hayatı cesurca yaşa Clark '
dediği şeyi yapmak için bir fırsat geçmiştir eline. Louisa Will'den sonra tekrar yaşama tutunmaya çalıştığı ve hoşlandığı Sam' i bile yaşadığı yerde bırakarak hayallerine giden yolda gitmeye karar vermesi ile başlar .
New York'ta hiç alışkın olmadığı bir dünya ile karşılaşır.Bazen çok ruhunda yaralar bıraksa da bu koskoca şehir Louisa sonunda kendini bulur ve hayatı Will'in dediği gibi artık cesurca kendi benliği ile ve unutmadan tekrar aşık olduğu ambulansçı Sam ile yaşamaya yeniden başlar.
Aşık olduğum bu 3 kitabın ve Louisa Clark'ın hayatımda hep yer edineceği bir son oldu benim için .
Teşekkür ederiz bize böyle kitaplar yazdığın için hep sevgiyle kal JoJo moyes
Okur Takip Önerileri
JoJo moyes ile tanışmam 3 sene öncemi buluyor çekinerek kütüphaneden aldığım bir kitabın tamamen ruhsal açıdan beni değiştireceğini kim bilebilirdi ki
Aldığım kitap "Senden Önce Ben" yani serinin ilk kitabı okuduğum en güzel aşk romanlarından biriydi benim için duygular, yaşamlar,hayatlar,inanmışlılıklar yani kısacası bir insanın hayatında ne yaşanması gerekiyorsa direk okura nüfuz etmiş.
Kitabın yorum kısımlarında 'okurken yanınıza bir kutu mendil almayı unutmayın' yazısı vardı , gülerek okuduğum o yoruma kitabı bitirince ne kadar da haklıymış demem kadar şaşırtmıştı beni .
Evet gelgelelim "Senden Sonra Ben "adlı kitabımıza adından da çağrıştırdığı gibi önceki okuduğum yani "Senden Önce Ben'in "
devamı niteliğinde olan bir kitap.
Sevdiği adamı kaybeden Louisa Clark'ın yeni yaşamına alışmasının çabalarını konu edinmiş.Ve tabiki yine harikalar yaratmış diyebilirim Jojo moyes.
Sizin de sevdiğiniz birinin ardından yaşama olan inancınızı tekrar kazanmanızı istiyorsanız bu harika kitapları okumanızı tavsiye ederim.
Kitaplı günler dilerim
George orwel yine adından bahsedecek bir roman bırakmış bize "Hayvan Çiftliği" .
Analizime başlamadan önce nasıl oluyor da yıllar önce kaleme alınan bu eser günümüz sorunlarını ve yönetimini bu kadar açık ve başarılı yazıyor gerçekten hayrete düşmemek elde değil .
Evet ilk başladığınızda kitaba bir masal tadında , hayvanların konuşturulduğu ve kişileştirildiği teşhis ve intak sanatının kullanıldığını görüyoruz .
Ama masaldan farkı şudur :
Ülke yönetimine ve insanların doymak bilmediği güce ,kuvvete sahip olma isteğini kapalı bir şekilde hayvanları kullanarak eleştiriyor yazar.
Kendi çiftliklerini kendileri yönetebilmek adına yapılan darbeyi başarılı bir şekilde atlatan hayvanlar asla insanlar gibi olmayacaklarını kendi kendini yönetebilmeyi amaç edinerek başlamışlardır.
Fakat ters giden bir şey olur ve akıllı domuzlar yönetimde söz sahibi olarak "Tüm hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar daha çok eşittir " diyerek kendilerini diğer hayvanlardan üstün tutmayı bilmişler ve yönetimden söz sahibi olarak diğer hayvanları yönetmişlerdir .
İktidar hırsı ,gücü ,kuvveti tıpkı insanlar gibi domuzlar içinde eşsiz bir yere konulmuş. Ve son satırlarda ise insan ile hayvanları birbirinden ayırt edilemeyen bir tablo bıraktıklarını görürüz.
Jack London ile tanışmam Martin Eden adlı kitabı sayesinde olmuştu ve hala tadı damağımda kalan bir roman okuduğumu düşünürüm.Bir Kuzey macerasına gelirsek ise işler değişir burda yazar diğer kitaplarından farklı bir yazma tekniği kullandığı apaçık ortada . Şimdi biraz eleştirilecek yönüne değinmek istiyorum : Başlangıç bölümünde olacylardan önce direk karakterler arasında bir diyalog geçiyor ve bu da bizleri bu karmakarışık olay örgüsüne sürüklüyor çünkü hala hiçbir karakterin görevini bilmeden isimleri telaffuz ediliyor ve direk olaylara bodoslama dalınıyor.
Kitabın ilk 15 sayfasına gelindiğinde ise tamamıyla karakterler artık tanıtılmış ve asıl kitabın ana konusu yavaş yavaş ortaya çıkıyor .
Bu ana fikirden hareketle okuduğum bu kitap gerçeküstü şeyleri ve çok fazla mübalağa tekniği kullanılmış .Gerçek üstü dediğim şeyler ise tam anlamıyla okuduğum 'Gılgamış ölümsüzlük peşinde ' adlı destanı hatırlattı bana.
Eşini kaçıranlar peşinde onları arayan bir adamın hiçbir zorluğa yıkılmadan onları arayan bir adamın hikayesi anlatılıyor.
Severek ve merakla okuyup birilen kitaplarım arasında yerini aldı hadi sizde durmayın mutlaka okuyun beğeneceğiniz bir kitap olacaktır mutlaka
Kitabı bir seneden fazla oldu okuyalı aklımda kalanlarla artık analizini yapıcam ;
Şöyle bir baktığınızda aslında normal bir köy romanı gibi gözükse de aslında ne kadar çok konu barındırdığını göreceksiniz ilk başta. Elveda Gülsarı aslında kendine bir yoldaş gibi büyütüp gözü gibi baktığı atından yani cevresinden gelişiyor olaylar . Haksızlıklar,netice vermeyen uğraşlar, adaletsizlik, çalışıp didinme gibi konular işleniyor. Benim en çok sevdiğim bu romanın bende uyandırdığı şey ise Cengiz Aytmatov öyle bir duygu yoğunluğu yaşatıyor ki bize bu romanda sanki onları yaşayan bizmiş gibi misal yakın arkadaşını kaybeden kahramanın sözleri sanki kulak ile duyulan birer cümle haline gelipte bize işliyor misali bir hava var romanda aslında Cengiz Aytmatovun kendi hayat hikayesini okuyunca bu denli samimi yazıp bize hissettirmesi çocukken yaptığı mesleği icabı imiş ne diye sorarsanız şu :Cengiz Aytmatov daha çocukken savaşlarda ailelere gelen oğullarının ölüm haberlerini ileten mektupları getir götür işlerini yaparmış işte bundandır ki bu ailelerin acılarına şahit olurmuş her seferinde bu duygu yoğunluğunu da ordan aldığının kanısındayım ki çok güzel eserlerine de yansımıştır.
Hani derler ya şöyle bir zaman gelicek de ne yapıp ediyorsak izlenecek ,hayatlarımız başkalarının yönlendirilmesi ile olacak ,özel hayat diye bir şey kalmayacak vb.şeyler için gülüp geçeriz ya aslında bu romanda tam da böyle bir konunun üstünde durulmuş yani felsefik olarak istenilmeyen bir ütopya diye geçer kısaca ama o kadar başarılı yazılmış ki sanki birebir onları yaşıyorsunuz kendinizi bir anda romana kapılmış hissediyorsunuz ve "aman Allahım gerçekten böyle bir gelecek mi bekliyor bizi " diye düşünüp hayrete düşürecek siyasi açıdan da aslında yeni fikirler size aşılayacak harika bir roman.Okumaya kitap bulamadıysanız aklınızın bir köşesinde bulunsun ve sorgulamayı seven insanlar için harika bir tercih olacaktır.
İlk başta biraz tereddütle kitabın kapağını açsamda beni sürüklemesi ve her bir anısı, gezileri, konular hakkındaki fikirleri ayrı ayrı hafızama kazınmayı başardı.Mina urgan pek tanınan bir yazar olmaması ayrıca üzücü, değeri anlaşılıp okunduğu an hayalleriniz ve umutlarınız yine yeşericektir sadece inanmakdan geçen bir yol sizi bekliyor olacaktır.Başka bir diğer konu ise gezdiği her yeri çok güzel betimlemiş ve okuyucuyu sanki oradaymış gibi bir ambiyansa kaptırması ayrıca çok hoş.
