Bir insana karşı tavır alabilirsiniz ya da kızıp aşağılayıcı sözlerle onu incitebilirsiniz, hatta fiziksel saldırıda bulunup hastanelik edebilirsiniz, ama onun varlığını yok farz ettiğinizde ona katlanılması en zor duyguyu yaşatırsınız:”Hiçlik.”
Sevgi bir başkası tarafından etkilenme anlamında bir “etki” değildir. Kökleri insanın sevebilme yetisine uzanan, sevilen insanın gelişip mutlu olması için harcanan çabadır.
Olgunlaşmamış sevgi, “Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var “ der. Olgunlaşmış sevginin söylediği ise “Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum “ dur.
Sevmek bir eylemdir; edilgen bir duygu değil. Bir şeyin “içinde olmaktır”, bir şeye “kapılmak” değil. En genel biçimiyle sevmenin etken yapısı, sevmenin almak değil öncesinde vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.
Vermek nedir? .. en yaygın yanlış anlama, vermenin bir şeyden “vazgeçme”, bir şeyden yoksun kalma, bir başkasının uğruna kurban olma gibi anlaşılmasıdır. Kişiliği gelişmemiş, yönelimleri “hep bana” cı, sömürücü ya da istifçiliğin ötesine geçmemiş kişi sevme edimini böyle anlar.
Üretici bir kişi için vermek tümden farklı bir anlam taşımaktadır.
En önemli verme edimi maddi şeyler değil, aksine insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir. Bir kişi bir başkasına ne verebilir? Sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından, kendinden bir şeyler. Bu, tabi ki kişinin yaşamını bir başkasına adaması anlamına gelmez; içinde yaşattıklarıdır vereceği şeyler; sevinçlerini, ilgisini, anlayışını, bilgisini, nüktesini, üzüntülerini verebilir; içinde yaşayan şeylerin dışa yansıyan her türlü belirtisidir verecekleri.
Böylece yaşamından bir şeyler verdikçe karşısındaki kişiyi zenginleştirir, kendi içindeki yaşama sevincini coşturarak onunkini de coşturur.