Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

ozan erdoğan

ozan erdoğan
@ozzyerdogan
eski sahaf / yeni çevirmen / çiçeği burnunda yayıncı
lisans mezunu
istanbul
istanbul
123 okur puanı
Şubat 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
"Piyanisti Ay Işığı sonatını çalmaya hazırlanırken, Mme Verdurin'i de Beethoven'ın müziğinin sinirleri üzerinde yapacağı tahribattan korkarak takındığı mimiklerle canlandırdı kafasında.
Sayfa 295
Reklam
" - Götürüp yaralarını sarın diye emretti Peter Gna kalabalıktaki kadınlardan ikisine; amerikalıyı kaldırıp, kısa asker ceketindeki ceplerin kapsamı konusunda emin olabilmek için evlerine götürdüler. bir adet kokulu Lux tuvalet sabunuyla içi krem dolu O'Henry çikolata buldular. bunun karşılığında o da onlara iki gün önce Pigalle'de karşılaştığı nefis bir sarışından kaptığı sıkı bir bel soğukluğu geçirdi."
Sayfa 50 - Stüdyo İmge / Çeviren:Sami AltındağKitabı okudu
Bana Öyle Bir Kitap Verin ki Dünyaya Başka Bakayım
"Ya hayal kırıklığına uğrama korkusundan ya da çok hızlı akacağından şimdiki zamanı yaşamayı beceremiyoruz ve sonuçta, zaman biz farkında olmadan geçiyor."
Sayfa 99 - Ayrıksı KitapKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bana Öyle Bir Kitap Verin ki Dünyaya Başka Bakayım
"Ölümün bilincine varmak iç karartıcı değildir, aksine, yaşamımıza bir anlam vermemize ve onu ölümsüz şeylerle doldurmak yerine tadını çıkarmamıza olanak sağlar."
Sayfa 127 - Ayrıksı YayınlarıKitabı okudu
Bana Öyle Bir Kitap Verin ki Dünyaya Başka Bakayım
"Aşkı ve tutkuyu birbirinden ayırmak gerekir. Tutku bizi acıya götürür, aşk ise daha sağlam ve sürdürülebilirdir. Temeli kendi benliğimiz olan akla dayanır."
Sayfa 141 - Ayrıksı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Cisimlerin duyumların karmaşası olduğunu, duyumların fiziksel 'öğeler'le 'özdeş' olduğunu söyleyen felsefi anlayış açısından mantıksız, keyfi ve seçmeci (électique) olan bu bağımsız (insan duyumlarından bağımsız) ‘dizi’ dizi öğretisinin asıl bahtsızlığı, materyalizmi, el altından işin içine sokmasıdır. Gerçekten de insandan ve insan bilincinden bağımsız olarak ışık kaynaklarının ve ışık dalgalarının varlığını tanıdığınız anda, renk böylece bu dalgaların ağtabaka üzerindeki etkisine bağımlı olduğuna göre , ‘duyum karmaşaları’ modern olguculuk tarafından bulunmuş öğeler ve bunlara benzer daha başka saçmalıklar gibi idealizmin bütün ‘kuşku götürmez olgularını’ temellerine kadar yıkan materyalist anlayışı fiilen kabul etmiş olursunuz.”
Sayfa 55
"Vahşi Hayat ve Vahşi Kadın, ikisi de soyu tükenmekte olan türler. Zaman içinde kadına ait içgüdüsel doğanın yağmaladığına, bastırıldığına ve ezildiğine tanık olduk. Uzun dönemler boyunca bu içgüdüsel doğa, tıpkı vahşi hayat ve vahşi topraklar gibi kötüye kullanılmıştır. Binlerce yıldır ne zaman arkamızı dönsek, ruhun en zavallı topraklarına fırlatılıp atıldığını gördük. Tarih boyunca Vahşi Kadın'ın ruhsal toprakları yağmalanıp yakılmış, buldozerlerle düzlenmiş ve başkalarını memnun etmek üzere doğal döngüleri, doğal olmayan ritimlere büründürülmüştür. İçsel vahşi doğalarımıza yönelik duyarlığımız giderek azalırken, gezegenimizin eskil ve saf vahşiliğinin yok olması da rastlantısal değildir. yaşlı ormanların ve yaşlı kadınların neden çok önemli kaynaklar olarak görülmediğini anlamak fazla zor değildir. bu hiç de gizemli bir durum değildir. Kurtların ve çakalların, ayıların ve vahşi kadınların benzer ünlere sahip olması da o kadar rastlantısal değildir. Ortak içgüdüsel arketipleri paylaştıkları için , yanlışlıkla da olsa hepsi nankör, doğuştan tehlikeli ve kindar olarak tanınırlar."
Sayfa 15 - Giriş bölümünden
"Bize göre faşizm düşmanca olan ne varsa hepsini içeriyordu. Günlük çalışmada, toplumsal hayatta, resim, edebiyat ve bilimle uğraşırken ne öğreniyorsak hepsini öncelikle bu düşmanlığı alt etmek misyonumuzla ilişkilendiriyorduk. El attığımız her konu, taşıdığımız her niyet soygunculuk korkunç bir yıkıcılık ve yaşamımıza bir anlam veren değerler bütünü arasındaki şiddetli çatışmayı güncelleştiriyordu. Bazen bu yüksek yoğunluktaki nefret kendini yakmayı, yok etmeyi isteyecek kadar boğucu oluyor, sömürü ve katliamlar ile dünyayı mahva sürüklemek isteyenlerin gücü gözümüzde devleşiyordu. Zaman zaman mantığımın beni tamamen terk ettiği, sadece şakaklarımın zonkladığı, başımın kurşun gibi ağırlaştığı, bizi aptala çeviren, şaşkınlaştıran güçler karşısında sadece çılgınlığın, kör bir öfkenin harekete geçirebileceği dönemlere giriyor ama sonra yeniden kendime geliyor, dayanışmamız ve teslim olmamamız gerektiğini düşünüyordum."
Sayfa 150 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
"Yarın ben - şu hisseden ve düşünen insan, kendi evrenim - evet, yarın o sokaklardan geçmekten ben vazgeçeceğim, ötekiler uzak bir "Ne oldu acaba?" ile beni anacaklar. Ve bütün yaptıklarım, bütün hissettiklerim, bütün yaşadıklarım herhangi bir şehrin sokaklarındaki günlük hayattan bir yayanın eksilmesinden ibaret kalacak."
Sayfa 434Kitabı okudu
"Gecenin mutlak hükmündeki benim imparatorluğumda ise teselli bulacaksın, çünkü umudun olmayacak; unutacaksın, çünkü arzulardan uzak duracaksın; huzur bulacaksın, çünkü hayatsız kalacaksın."
Sayfa 458Kitabı okudu
Reklam
Kalıcı olmak bir Arzu'dur, sonsuzluk ise bir yanılsama.
Sayfa 462 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Üçümüzün o bandı neden bir zorunlulukmuş, kutsal bir görevmiş gibi izlediğimizi hala anlayamıyorum. O görüntülerin ömrümüzün sonuna kadar aklımızdan çıkmayacağını üçümüz de biliyorduk, ama yine de orada, Titus'un yanında olmamız, onun hatırı için o dehşeti seyretmemiz, onu soluklarımızla kendi içimize çekip orada tutmamız gerektiğini hissediyorduk - onu yutan o acımasız karanlığa terk etmemek için, onu başkalarıyla değil sadece kendi içimizde saklamak, o yapayalnız sefil ölümü içimizde saklamak, o son anlarda ona yapılan zulmü içimizde saklamak zorunda olduğumuzu hissediyorduk."
Sayfa 162 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Benim durumumda olan bir çok kişi aynı bayağılığı yansıtan ikinci bir şok yaşar; kastettiğim insanlar, oldukça geniş bir kitaplığa sahip olanlardır (benim durumumda bu ölçü, evimize giren birinin ister istemez o kitaplığı görmesi anlamına geliyor; aslında bütün evi kaplar kitaplığımız). Ziyaretçi içeri girer ve 'Ne çok kitap var! Hepsini okudunuz mu?' diye sorar. Önceleri, bu soruyu yalnızca kitaplarla pek haşır neşir olmayan, beş tane ucuz gerilim romanı ve çocuklar için taksitle alınan bir ansiklopedi barındıran bir kaç kitap rafı görmeye alışkın insanların sorduğunu düşünürdüm. Ancak deneyimlerim bana gösterdi ki aynı sözleri kuşku dışı kalan insanlar bile dile getirebilmektedir. Bunların, bir kitap rafını okunmuş kitapların depolandığı bir yer olarak gören ve kitaplığın bir çalışma aracı olduğunu düşünmeyen insanlar olduğunu söyleyebilirim. Ama iş burada bitmiyor. Şuna inanıyorum ki, karşısında bunca kitabı dizilmiş gören kim olursa olsun, okuma kaygısına kapılır ve acılarını ve pişmanlığını dile getiren soruyu sormadan edemez."
Sayfa 107 - Can YayınarıKitabı okudu
"Şİmdi, niceliksel fenomenler alanında ortalama, aslında, bir orta değeri temsil eder, bunun üstesinden gelemeyenler içinse aynı zamanda bir amacı gösterir. O ünlü deyiş’e göre istatistik, eğer bir adam günde iki tavuk yiyor, bir başkası hiç yemiyorsa, her birinin günde bir tavuk yediğini söyleyen bilimdir. Gerçekte, hiç tavuk yemeyen biri için günde bir tavuk yeme amacı, onun gözünü diktiği bir şeydir. Ama niteliksel görüngüler alanında, ortalamaya indirgeme sıfıra indirgeme demektir. Bütün tinsel ve entelektüel erdemlere orta derecede sahip olan birisi kendini hemen en düşük gelişim düzeyinde bulur. Aristotelesçi ‘orta’ tutkularının, ayırt edici sağduyu erdeminin dengelediği tutkuların yerine getirilmesinde dengeyi gösterir. Fakat orta derecede tutkular besleyen ve orta derecede sağduyu sahibi olan biri zayıf bir insan örneğidir.”
Sayfa 149 - Can YayınlarıKitabı okudu
"Yalınlık bir cenaze arabası kadar ağır ve bir idam mahkumunun son kahvaltısı kadar uzundur."
Sayfa 147 - Ayrıntı YayıneviKitabı okudu
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.